17.10.2010

Altın Portakal'a dair

Biraz geç kaldım belki bu başlığı atmakta ama olsun, yine de üzerinde durulması gereken bir iki ufak tefek mesele olduğunu düşünüyorum. Herşeyden önce bu yıl Antalya'ya gidemediğim için işin sanatsal kısmına dair fazla ahkam kesemeyeceğim. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki, Çoğunluk izleyenlerin büyük çoğunluğu tarafından beğenilen bir film ve ödülü almasına da kimse şaşırmadı. Yani jürinin tercihi konusunda herhangi bir sıkıntı, şüphe ya da eleştiri yok. Ancak organizasyonun kötülüğünü anlamak için Antalya'ya kadar gitmek bile gerekmiyor kanımca, sadece kapanış törenini izlemek bile yeter. bana yetti en azından. Tabii ki, festivale giden arkadaşlarımın da anlattıkları var ama onları uzun uzun buraya yazmak niyetinde değilim. Festivali ve gündemi ilk günlerde işgal eden Kusturica krizinin kötü yönetildiğini düşünüyorum. Basit bir protestonun karşılıklı olarak tırmandırılarak büyük bir gerginliğe dönüşmesini hayretle izledim. Bu konuda birçok köşe yazarının yazılar döşenmesini ise siyasi gündemin güdüklüğüne ve bazı köşe yazarlarının fırsatçılığına yoruyorum. Yine de bu hususta bazı güzel yazılar da okumadım değil. Örneğin Necati Sönmez'in Bianet'teki yazısı gibi. Bunun haricinde duyduğum kadarıyla teknik aksaklıklar da festivale bir hayli zarar vermiş. Bu öyle, aksaklık işte, olur böyle şeyler diyerek geçiştirilecek bir şey değil bence. Birçok film ilk kez burada izleyiciyle buluşuyor ve bu buluşmada festival kaynaklı kimi aksaklıkların yaşanması, hem de bunun sık sık yaşanması son derece sinir bozucu. Sinema festivali yapacaksanız öncelikle teknik donanımınızı sağlayacaksınız, sonra içeriğini oluşturacaksınız. Tersi saçmalık olur. Gelelim ödül törenine. Maalesef biz ödül töreni düzenlemeyi bilmiyoruz. Vali, Belediye Başkanı, Milletvekili gibi başlıklar öne çıkarıldığı sürece törenler her zaman amacından sapar. Bu bir. İkincisi tören dediğin şey, hele de televizyondan yayınlanıyorsa eğlenceli olmak zorundadır, sıkıcı değil. Bunun ayarını hala becebilmiş değiliz. Senfoni orkestrasıyla, Özcan Deniz'le falan olmuyor maalesef. Üstelik Ebru Akel gibi yeteneği ve güzelliği kendinden menkul beceriksizlerle hiç olmuyor. Neydi o telefonla Clauida Cardinale'ye bağlanma çabaları allah aşkınıza. Cardinale denmişken, Antalya Film Festivali gibi bir hayli yerel bir festivalde yabancı bir oyuncuya ödül verilmesini de hiç doğru bulmadım. Arkasında bir mana, bir mesaj varsa da ( bu yıl Türk oyuncularda iş yoktu, denmek mi istenmiş? ) anlayamadım. Jürideki bazı isimlere güvenmesem, yalakalık diyeceğim neredeyse. Bütün bunlar bir yana, Çoğunluk'un başarısı asla gölgede kalmamalı bence. Seren Yüce ve ekibine tebrikler, yolları açık olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder