26.07.2012

Yeşim Ustaoğlu Venedik'te yarışacak



Yeşim Ustaoğlu'nun son filmi Araf dünyanın en köklü sinema festivali olan Venedik Film Festivali'ne davet edildi. Böylece Küf filmiyle Geleceğin Aslanı ödülü için yarışacak Ali Aydın ile birlikte festivale katılan ikinci Türk yönetmen oldu Ustaoğlu. Yeşim Ustaoğlu festivalin Orizzonti ( Ufuklar ) bölümünde yarışacak. Her iki sinemacımıza da başarılar dilerim.

Stanley Kubrick'e saygı



Bugün Stanley Kubrick'in doğumgünü. 1928 yılında 26 Temmuz günü doğan büyük ustayı 199 yılının 7 Mart'ında uğurlamıştık. Yukarıda The Shining filminin tüm zoomlarının eşzamanlı bir kolajı var. Ustayı anmak için güzel bir kolaj gibi geldi bana. Bu vesileyle en sevdiğim 5 Kubrick filmini de sıralamak isterim.

1. The Killing
2. The Shining
3. A Clockwork Orange
4. 2001: The Space Oddyssey
5. Lolita

Bela Tarr sinemasına giriş


"Hikayeler umurumda değil. Hiç de olmadı. Tüm hikayeler aynı. Hiç yeni hikayemiz yok. Aynılarını tekrar edip duruyoruz. Bir film yaparken hikaye hakkında düşünmeniz gerektiğini hiç sanmıyorum.Film hikaye demek değildir. Daha çok resim, ses ve bolca duygu demektir. Hikayeler bir şeyleri örter sadece. Damnation'ı alın örneğin; bir Hollywood stüdyosu profesyoneli olsanız 20 dakikada anlatabilirdiniz o hikayeyi.  Çok basittir. Ben neden o kadar uzattım peki? Çünkü size hikayeyi göstermek istemiyordum. O adamın hayatını göstermek istiyordum." Bela Tarr

Gotham'ın haritası ve adının hikayesi


Şu sıralar herkes The Dark Knight Rises'ı konuşuyor haliyle. Kimileri çok beğendi, kimileri memnunsuz, kimilerininse kafası karışık. Ben açıkçası beğenenlerdenim ama çizgiroman ve bilim-kurgu konusunda çok fazla tutkum olmadığı için başkaları kadar etkilenmedim doğrusu. Maskeleri sevmiyorum galiba, her anlamda kaçınılmaz olduklarını bilsem de. Uzatmayayım, yukarıda Gotham City'nin onaylanmış resmi haritasını görüyorsunuz. Haritayı tasarlayan The Dark Knight Manual adlı kitabın da yazarı Brandon T. Snider. Gerçekten çok detaylı ama kimi eksikleri olan bir harita var karşımızda. Eksik dediğim de Wayne Tower'ın yerinin tam olarak belirtilmemesi. Midtown civarında bir yerlerde olduğunu biliyoruz gerçi.

Gotham City adını nereden aldı?

Bilenler biliyordur zaten ama bilmeyenler için açıklamış olayım. Batman'i Bob Kane ile birlikte yaratan ama yazar Bill Finger yıllar önce The Steranko History of Comics'te şöyle anlatıyor hikayeyi: "Aklımda Civic City, Capital City, Coast City gibi isimler dolaştı bir ara. Sonra elime bir New York telefon rehberi alıp karıştırmaya başladım ve Gotham Mücevhercilik diye bir isme rastladım. Çok hoşuma gitti bu isim ve hemen kullabndım. Şehrin adının özellikle New York olmasını istemedik, çünkü bir özdeşlik yaratmak niyetinde değildik."

Günün Trailer'ı: Life of Pi



Ang Lee sevdiğim sinemcaılardan. Çektiği hemen her filmi izlemeye çalıştığım yönetmenlerden biri ve Life of Pi'yi de merak ediyorum doğrusu. Hayır, romanı okumadım ama yine de izleyeceğim açıkçası zira ne kadar iyi olursa olsun bir klasik olduğuna inanmıyorum ve gerekirse filmden sonra da okuyabilirim.

En sevdiğim Ang Lee filmlerini sıralamam gerekirse:

1. The Ice Storm
2. Brokeback Mountain
3. Lust, Caution
4. Crouching Tiger Hidden Dragon
5. Sense and Sensibility

25.07.2012

Kutluğ Ataman'ın yerine Barış Pirhasan


Son günlerde Altın Portakal jürisiyle ilgili çeşitli tartışmalar ve hatta kavgalar yaşanıyor malum. Hülya Avşar'ın jüri başkanlığı bazılarını rahatsız etti ve polemikler başladı. Levent Kırca açık açık Hülya Avşar'ın olduğu jüride ben yokum diyerek istifasını sundu. Kutluğ Ataman da jüriden çekildi ama onun rahatsızlığının Mine Kırıkkanat olduğu anlaşıldı. Şimdi onlardan boşalan yeri kimlerin dolduracağı meselesi var elbette. Kutluğ Ataman'ın boşalttığı koltuğa senarist ve yönetmen Barış Pirhasan'ın oturacağı açıklandı. Levent Kırca'nın yerine kimin geleceği ise yarın açıklanacak.

Ufukta bir Hobbit filmi daha


Hemen heyecanlanmanızı istemem zira kesin birşey yok ama Peter Jackson şu sıralar Warner ile üçüncü bir Hobbit filmi için pazarlık yapıyor. İşin aslı Jackson'ın niyeti The Hobbit'in ikinci filmi There and Back Again'i iki bölüm halinde vizyona sokmak ve bir üçlemeye dönüştürmek. Yani yeni film daha çekilmeyecek, ama bazı ek çekimlerle eldeki filmin süresi uzatılacak. Dediğim gibi, henüz belli bir karar yok, bekliyoruz.

24.07.2012

Usta senarist Frank Pierson öldü



Adını sinefiller dışında fazla kimse bilmez belki ama Dog Day Afternoon ve Cat Ballou gibi onun senaryolarından çekilen filmleri herkes izlemiştir aslında. Dog Day Afternoon için bir de Oscar kazanan Frank Pierson 87 yaşında hayata veda etti. 50'li yılların sonlarında televizyona senaryo yazarak mesleğe atılan ve yazdığı ilk sinema filmi senaryosuyla ( Cat Ballou ) Oscar'a aday olan Pierson 1967'de yazdığı Cool Hand Luke ile bir Oscar'a daha aday gösterilmişti. The Happenning, The Anderson Tapes, A Star Is Born, Presumed Innocent gibi filmlerde de imzası bulunan Pierson en son Mad Men'in bir bölümünü kaleme almıştı.

Seinfeld'in yeni dizisi başladı



Larry Seinfeld'in 90'lı yıllarda ortalığı birbirine katan dizisi bittiğinden beri kameralardan uzak durması hatırı sayılır bir kitleyi bir hayli üzüyordu. Arada bir kimi programlarda ya da filmlerde boy gösterdi ve aralıklarla da olsa sahneye çıkmaya devam etti ama bunlar pek kimseyi kesmedi tabii. Niyahet, yıllar yıllar sonra, Larry Seinfeld yeni bir diziyle huzurlarımızda: Comedians In Cars Getting Coffee. Buna dizi demek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama Seinfeld'in her bölümde bir komedyenle kahve içmeye çıktığı yaklaşık 15'er dakikalık bölümlerden oluşan Comedians In Cars Getting Coffee bir hayli ses getirecek gibi duruyor. Bu arada hemen belirteyim, diziyi aynı adlı web sitesinden izliyorsunuz, televizyondan değil. Ya da yukarıda olduğu gibi bir başka siteden de izlemek mümkün. İlk bölümde gördüğünüz gibi Seinfeld eski dostu ve ortağı Larry David ile buluşmuş. Larry David'in sonlarda bir yerde söylediği gibi, nihayet hiçbir şey anlatmayan bir şey yapmış Seinfeld. Ama çok komik.

Örümcek Adam'a bilimsel gerçeklik testi



Eminim düşünmüşsünüzdür Örümcek Adam'ın ağıyla yaptıkları şeylerin mantığa uygun olup olmadığını. Bilim insanları da düşünmüş ve hatta hesaplamışlar. Emory Üniversitesi'nden matematik profesörü Skip Garibaldi yukarıdaki videoda Örümcek Adam'ın ağının gerçekten filmde gösterildiği kadar sağlam olup olmadığını yorumluyor. İlginç.

The Hobbit'in setinden



San Diego'daki Comic-Con'un en çok ilgi çeken ekiplerinden biri The Hobbit ekibiydi şüphesiz. Peter Jackson ve oyuncuları görmek için günlerce bekleyen The Hobbit tutkunları film için düzenlenen oturumda heyecanlı anlar yaşadılar. Yukarıdaki videoda hem Comic-Con'da yaşananları, hem de orada gösterilen kamea arkası görüntüleri izleyeceksiniz. Peter Jackson'ın video blogunda çekimin son günü yaşananlar da var.

Assange'ı kim oynayacak?


Wikileaks'in kurucusu Julian Assange'ın hayatı çok da uzak sayılmayacak bir gelecekte sinemaya aktarılacak. Bir yıldır bu konu üzerinde kimi çalışmalar yapılıyordu zaten, şimdi yeni bir hareketlenme var. DreamWorks şu sıralarda The Bourne Legacy filminin yıldızı Jeremy Renner ile görüşme halinde. The Hurt Locker'dan bu yana severek izlediğim oyunculardan biri olan Renner bu role uygun mudur derseniz, yanıtım olumlu olur. Julian Assange'a biraz benzetildiği takdirde bu tuhaf ve enigmatik adamı çok da iyi oynayacağına şüphem yok. Yine de çok fazla tanınmayan, örneğin İskandinav asıllı bir oyuncu daha da iyi olabilir sanki. DreamWorks'ün filmi yönetmesi için görüştüğü isimse en son Twilight Saga: Breaking Dawn 1 ve 2'yi çeken, 2006'da Dreamgirls ile büyük sükse yapan Bill Condon.

Altın Portakal jürisinde çözülme


Çözülmeden kastım Kutluğ Ataman'ın ve Levent Kırca'nın Altın Portakal jürisinden ayrıldıklarını açıklamış olmaları elbette. Çok da şaşırtmamış olsa gerek bu "çözülme" haberi sinema çevrelerini. Zaten Hülya Avşar'ın jüri başkanlığı, açıklandığı andan itibaren tartışılmaya başlanmıştı. Sanıyorum Avşar başkan değil de jüri üyesi olsa bu tartışmalara pek zemin kalmamış olacaktı. Doğru dünyada da jüri başkanlığı yapan oyuncular var ama bu isimler genellikle temsil ettikleri sinemanın en saygın, en yetkin oyuncuları arasından seçiliyor. Örneğin Robert De Niro Cannes'da jüri başkanıydı ama Ewan McGregor ya da Natalie Portman değildi. Geçtiğimiz yıl da Altın Portakal'da Müjde Ar'ı görmüştük jüri başkanı koltuğunda. Müjde Ar ile Hülya Avşar arasında bir fark var mı derseniz, evet var bence. Biri 80'li yıllarda Atıf Yılmaz başta olmak üzere dönemin en önemli yönetmenleriyle çalışmış; öyle ya da böyle sinemadaki kadın uyanışının sembollerinden biri olmuş bir oyuncu, diğeriyse İbrahim Tatlıses filmleriyle yıldızını parlatmış, daha popüler kulvarda yükselmiş bir yıldız. En nihayetinde her ikisi de Türk sinemasının sembolü, doğrudur, ama hangi Türk sinemasının? Kutluğ Ataman'ın ve Sinan Çetin'in ( hep bu örnekler verildiği için söylüyorum ) filmlerinde bence hiç de unutulmaz sayılmayacak performansları bir yana, Hülya Avşar'ın herhangi bir ciddi festivalde ya da sinema etkinliğinde alkışlandığını ben hatırlamıyorum doğrusu. Tekrar ediyorum, Atıf Yılmaz'ın temsil ettiği Türk sinemasını mı daha çok önemsiyorsunuz, İbrahim Tatlıses'in mi? Ukalalık edip kimseyi de yargılayacak değilim, sadece benim tercihim ilkinden yana. Hülya Avşar başkan değil de jüri üyesi olmalıydı, diyeceğim odur.

Son Dakika!!
Bu arada son aldığım bir dedikoduya göre Kutluğ Ataman aslında jüride yer alan bir başkasına tepki olarak jüriden çekilmiş. Bu hanımın adını açıklayamıyorum ama böyle bir söylenti var, haber vereyim dedim.

23.07.2012

Altın Portakal Jürisi açıklandı



Bu yıl 49. kez düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin yarışma jürisi şekillendi. Aşağıda bu konuda dolaşıma sürülen basın bültenini bulacaksınız.


Başkanlığını Hülya Avşar’ın yapacağı Altın Portakal jürisinde yer alacak isimler açıklandı.


“Mizah, Muhalefet ve Demokrasi” ana teması üzerine şekillenen 49. Altın Portakal’ın ulusal uzun metraj film yarışmasının jürisinde,  yapımcı, yönetmen, senarist, oyuncu, görüntü yönetmeni, müzik sanatçısı, sinema yazarı ve akademisyen olmak üzere bir sinema eserinin sanatsal yaratıcılarını temsil eden geniş bir kompozisyon oluşturuldu.


Antalya Büyükşehir Belediyesi - Antalya Kültür Sanat Vakfı işbirliği ile 6 - 12 Ekim 2012 tarihlerinde düzenlenecek 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması jürisinde yer alacak isimler şunlar: Kutluğ Ataman (yönetmen), Levent Kazak (senarist), Uğur İçbak (görüntü yönetmeni), Prof. Dr. Gülseren Güçhan (akademisyen), Levent Kırca (oyuncu), Selçuk Yöntem (oyuncu), Sümer Tilmaç (oyuncu), Ayşegül Aldinç (müzisyen – oyuncu),  Pelinsu Pir (oyuncu – stand up sanatçısı), Tunca Arslan (SİYAD Başkanı, sinema yazarı), Mine Kırıkkanat (yazar), Erdil Yaşaroğlu (karikatürist – mizah yazarı).



Elbette bazı isimlere itirazım var ama çok da önemli değil öte yandan. Festival nasıl bir oluşumsa jürisi de onu yansıtır nihayetinde. Bana garip gelen, geçen yıl olduğu gibi yine kalabalık bir jüri seçilmiş olması. 13 kişi fazla bence ve asıl sorun da bu. Bu kadar insanın olduğu yerde sağlıklı bir tartışma ortamı olmayacağını ve filmlerin gerektiği gibi değerlendirilemeyeceğini düşünüyorum.

Venedik Film Festivali Mira Nair ile açılıyor


69. Venedik Film Festivali usta sinemacı Mira Nair'in yarışma dışı gösterilecek olan The Reluctant Fundamentalist adlı filmle açılacak. Başrollerini Riz Ahmen, Kate Hudson, Kiefer Sutherland, Live Schreiber ve Martin Donovan'ın paylaştığı film Wall Street'de çalışan Pakistanlı bir adamın yaşadığı gerilim dolu olayları anlatıyor.Filmin müziklerini Peter Gabriel'in bestelediğini de ayrıca belirteyim. 29 Ağustos'da başlayacak olan Venedik Film Festivali 8 Eylül'de sona erecek.

Günün Afişi



The Master için gerisayım süredursun, filmin resmi afişi de nihayet internete düştü. Yarısı dolu bir bardak ( ya da şişe ) imgesini hatırlatan bu afiş tasarımı da aylardır üzerinde spekülasyonlar yapılan ama gizemini koruyan filme dair yeni soru işaretleri yaratacak gibi görünüyor.

Jack Ryan'ın çilesi bitiyor mu?


90'lı yılların sevilen kahramanlarından Jack Ryan uzunca bir süredir reboot için gün sayıyordu. Hala da sayıyor aslına bakarsanız ama sanki kara bulutlar dağılmaya başladı gibi bir süredir. Hatırlanacağı üzre bundan birkaç ay önce yeni Jack Ryan filminin yönetmeni Jack Bender projeden ayrılmış ve işler bir hayli sarpa sarmıştı. Ama Kenneth Branagh'ın yeni yönetmen sıfatıyla devreye girmesi herşeyi bir anda kolaylaştırdı. İşin ilginç ve hoş tarafı Branagh filmde kötü adamı da oynayacak. Daha önceki yıllarda Alec baldwin, Harrison Ford ve Ben Affleck gibi isimlerin canlandırdığı Jack Ryan'ı ise bu sefer Chris Pine canlandıracak. Pine aslında projeye ilk katılan isimlerden biri. Yani neredeyse 3 yıldır Jack Ryan'ı oynamak için bekliyor Pine. Bana sorarsanız çok yerinde bir seçim değil ama neyse ki bana soran yok. 

Günün Trailer'ı: Man of Steel




The Dark Knight Rises'ı beklerken bir yandan da gelecek yıl gösterime çıkacak Man of Steel'e bir göz atıverin. Superman filmleriyle çocuk denebilecek yaşta tanışmnış biri olarak Christopher Nolan'ın yapımcılığındaki bu yeni filmi ( en azından yukarıda gördüğümüz kadarıyla ) ilginç buldum doğrusu.

20.07.2012

Bond'u beklerken


James Bond'un 50. yılında gösterime girecek 23. Bond filmi Skyfall yılın en heyecanla beklenen yapımlarından. Geçenlerde filme ait yeni bazı fotoğraflar yayınlandı. Gördüğünüz gibi Türkiye'deki çekimler sırasında çekilmiş bu fotoğraflar. Bir Bond hayranı mısınız bilemem ama film 2 Kasım'da Türkiye'de gösterime girecek, şimdiden hatırlatayım.



Günün Trailer'ı: The Master



Paul Thomas Anderson kadar iyi dönem filmi çeken yönetmen azdır zannımca. İşin doğrusu sadece bir dönemi ele alan filmler değil onunkiler, bir dönemin değiştiği, dönüştüğü, başka bir döneme geçiş yaptığı filmler çoğunlukla. 70'lerden ( 80'ler mi demeli yoksa ) ve 1900'lü yıllardan sonra şimdi sıra 1950'li yıllarda. Scientology benzeri bir tarikatın nasıl kurulduğunu anlattığı bu filmde Philip Seymour Hoffman, Joaquin Phoenix ve Amy Adams gibi isimler rol alıyor. Vizyon ise Ekim'de.

19.07.2012

Altın Portakal'da Istvan Szabo jüri başkanı


Dünya sinemasının yaşayan en önemli ustalarından Istvan Szabo bu yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin Uluslararası Yarışma jürisine başkanlık edecek. Macar sinemacının özellikle 80'li yıllarda çektiği filmler Türkiye'de çok ses getirmiş ve festivallerin unutulmazları arasına girmiştir. benim favorim sanırım Mephisto'dur. daha o yıllarda bile tiyetroya olan düşkünlüğümden olsa gerek çok etkilemiştir beni Mephisto, her izlediğimde. Daha sonra İstanbul Film Festivali'nin davetlisi olarak İstanbul'a geldiğinde hiç unutamadığım bir şey söylemişti Szabo. "Sinemanın tüm diğer sanat dallarından farkı nedir biliyor musunuz?" diye sormuştu ödül almak için çıktığı sahneden. Sonra ellerini yüzüne yaklaştırmış ve "Close-up" yani yakın plan diyerek sorusunu yanıtlamıştı. Çok önemli bir keşif gibi gelmeyebilir size ama o zaman benim için gerçekten büyük bir kapı açmıştı önümde Szabo. Bu büyük ustayı bir kez daha Türkiye'de ağırlayacağımız için mutluyum doğrusu. 

18.07.2012

Hitchcock'tan pazarlama dersi



Doğrusunu isterseniz 20. yüzyılın en büyük yönetmenlerinden biri olmasının yanısıra Alfred Hitchcock sinema tarihinin en iyi pazarlamacılarından biri. Özellikle Psycho'nun gösterime çıktığı dönemde onun bu yanını çok net bir şekilde görebiliyoruz. Psycho için çektiği ve 6 dakika civarında süren trailer'ı daha önce bu sayfalarda paylaşmıştım. Filmle ilgili çok fazla sır vermeyen trailer'da Hitch izleyiciyi Bates Motel'de bir tura çıkarıyordu. Yukarıdaki videoda ise Hitchcock'un Psycho'yu izlemek isteyenler için koyduğu bir seri kural anlatılıyor. Bunların en önemlisi de "film başladıktan sonra kimse salona alınmayacak" kuralı. Bu tam da Hitchcock'un pazarlama konusundaki dehasını gösteren bir durum bence. Sonuçta hiç bir filme başladıktan sonra girmemek gerekir, sadece Psycho'ya değil. Ama sırf bu kural bile izleyicide "bu film farklı" duygusunu uyandırıyor ve daha salona girmeden bir gerilim başlıyor. harvey Weinstein ve Jerry Weintraub gibi pazarlama ustaları Hitchcock'un eline su dökemezlerdi herhalde.

Bret Easton Ellis: Tom Cruise bu rolle Oscar alır



Yazar Bret Easton Ellis twitter'ı aktif ve zaman zaman agresif kullanan isimlerden biri. Bir süre önce son ayların popüler romanı Fifty Shades of Grey'in senaryosunu yazmak istediğini duyurmuş ve kendince cast yapmya başlamıştı. Şimdiyse kendi romanı Lunar Park'ın sinema uyarlaması üzerine zihin alıştırmaları yapıyor. Ellis'in twitlerinden anladığım kadarıyla daha önce yine Ellis'in romanı The Rules of Attrection'ı sinemaya uyarlayan Roger Avary bu kez de Lunar Park için bir senaryo yazmış ve Eylül ayında da çekimlere başalayackmış. Roman, okumayanlar için kısaca anlatmak gerekirse, Bret Easton Ellis adlı yazarın başından geçen zaman zaman komik ama esas olarak korkutucu ve son derece trajik olayları anlatıyor. Twitter'dan oyuncu seçmeye başlayan Ellis'in filmde "kendisini" canlandırmak üzere uygun gördüğü oyuncular ise Edward Norton ( "neden benden bu kadar nefret ediyor?" diye soruyor Ellis ), Mark Ruffalo ( "sanırım ilk tercihim o olurdu" demiş Ruffalo için ) ve Tom Cruise. Ellis şunları söylemiş Tom Cruise için: "Tom Cruise herkesin en çok istediği oyuncu bu rol için ve Avary'nin senaryosuyla Oscar da kazanabilir ama oynamak isteyeceğini hiç sanmıyorum.". Üstüste twitlerle Tom Cruise'un bu role ne kadar uygun olduğunu anlatmaya devam eden Bret Easton Ellis emeline ulaşacak mı, bunu yakın gelecekte anlayacağız. ( Ayrıca şunu da hatırlatmak isterim, American Psycho'da Patrick Bateman ile Tom Cruise'un asansörde karşılaştığı çok komik bir sahne vardır. Bateman ona "Bartender filminde çok iyiydiniz" falan der, filmin asıl adı Cocktail'i bile hatırlamayarak. Aklıma geldi bir anda. ) Aşağıda da Bret Easton Ellis ile yapılmış bir röportaj var. Amerika ile başlayan sohbette Ellis yazarlık serüveni ve Lunar Park ile ilgili ilginç şeyler söylüyor.

17.07.2012

Comic-Con'dan yeni afişler


Şu sıralar çizgi roman ve sinema dünyasının kalbi San Diego'daki Comic-Con'da atıyor. Peter jackson da orada, Robert Downey Jr. da. Hemen her gün yeni bir olay yaşanıyor, yeni bir haber çıkıyor San Diego'da. Yukarıda ve aşağıda gördüğünüz afişler de ilk kez Comic-Con'da görücüye çıktı. Bakalım hoşunuza gidecek mi?










Johnny Depp bu kez Wes Anderson ile çalışacak



Yani Tim Burton'dan bir süre ayrı kalacak. Şaka bir yana geçen mayıs ayında son filmi Moonrise Kingdom ile Cannes'da boy gösteren Wes Anderson bir sonraki filmi için kolları sıvamış durumda. Filmin adı The Grand Budapest Hotel olacak ve Johnny Depp'in yanısıra yine birçok yıldız filmde rol alacak. Owen Wilson, Edward Norton, Jude Law, Jeff Goldblum, Willem Dafoe, Angela Lansbury, Adrien Brody ve tabii ki Bill Murray filmde rol alacağı iddia edilen oyuncular arasında. Yani kadro her zamanki gibi güçlü görünüyor. Filmin çekimleri ne zaman başlayacak derseniz, henüz belli değil.











16.07.2012

Tepenin Ardı'na bir ödül daha


Son 2 haftadır Tepenin Ardı ile ilgili 3. ödül haberi bu. Emin Alper'in filmi Saraybosna Film Festivali'nde Jüri Özel Ödül'ünü aldı. Emin Alper ödülü yakın zaman önce kaybettiğimiz Seyfi Teoman'a adadı. Film Saraybosna'dan hemen önce de Tayvan'da düzenlenen Taypey Film Festivali'nde yarışmış ve Uluslararası Yeni Yetenek bölümünde Jüri Özel Ödülü'nü almıştı. Tepenin Ardı ayrıca 47. Karlovy Vary Film Festivfali'nde de NETPAC jürisi tarafından En İyi Asya Filmi Ödülü'ne layık bulunmuştu. Uzun lafın kısası 62. Berlin Film Festivali'nde aldığı Caligari ve En İyi İlk Film Mansiyon ödülleriyle başlayan yükselişi devam ediyor Emin Alper'in. Tebrikler ve başarılar.

12.07.2012

Bir fotoğraf, 116 yıldız



2012 Paramount Stüdyolarının 100. yaşını kutladığı yıl. Yukarıdaki tarihi fotoğraf da 100. yıl için çekilmiş ve Vanity Fair dergisinin geçen sayısında yer almış bir kare. Tam 116 kişinin yer aldığı bu karede kimler yok ki? Tom Cruise, Robert De Niro, Martin Scorsese, Steven Spielberg, Jack Nicholson, Meryl Streep, Charlize Theron... Saymakla bitmez. Ama fotoğrafa tıklarsanız daha ayrıntılı biçimde görebilir ve fotoğrafın keyfini uzun uzun çıkarabilirsiniz. Olmadı, daha detaylı bir görüş için buraya tıklayın.

Günün Afişi


The Dark Knight Rises yaklaşıyor, heyecan yükseliyor. Bu sıradışı afiş 20 Temmuz'da geceyarısını bir dakika geçe başlayacak gösterime katılan izleyicilere dağıtılacak. Tabii burada değil, ABD'de. Ama belki Warner burada da benzeri bir kampanyayı uygulamayı düşünebilir, ne dersiniz?

9.07.2012

Ernest Borgnine 1917 - 2012


1955 yılında Oscar aldığı Marty filmindeki unutulmaz performansıyla sinema tarihine adını yazdırmış usta aktör Ernest Borgnine 95 yaşında hayata veda etti. 60 yılı aşkın bir oyunculuk kariyeri olan Borgnine 2009 yılına kadar mesleğini icra etmeye devam etmiş, en son ER dizisinde rol almış ve Emmy ödülünüe aday gösterilmişti. Asın adı Ermes Effron Borgnino ilk önemli çıkışını 1953 tarihli From Here To Eternity ile yaptı. Johnny Guitar, Vera Cruz, Poseidon Adventure, The Wild Bunch, Escape From New York, The Dirty Dozen gibi birçok filmde rol alan Borgnine Hollywood'un en başarılı karakter aktörleri arasındaydı.

6.07.2012

Günün Afişi


The Dark Knight Rises için sayılı gün kaldı artık. Yazın son dev yapımı olacak Christopher Nolan'ın filmi. Sonrasında Kasım - Aralık aylarının ecnebilerce tatil olarak addedilen haftalarına yoğunlaşacak Hollywood. Yukarıdaki afiş de The Dark Knight Rises'ın en yeni afişi. Sıkın dişinizi, geliyor Batman.

Günün Trailer'ı: Jack Reacher



Tom Cruise'un yeni filmi Jack Reacher yakında vizyona giriyor. Yazar Lee Child'ın yarattığı ve bugüne kadar 20'ye yakın romanda boy gösteren Jack Reacher eski bir askeri polis. Adaleti kendi bildiği doğrulara göre uygulayan ( akla Dirty Harry'yi getiriyor ama Eastwood'un eline su dökemez kanımca ) Jack Reacher'ın bu ilk filmi tutarsa Jason Bourne misali bir seriye dönüştüreceklerdir diye düşünüyorum. Aslında uyarlandığı roman gibi bu film de One Shot adını alacaktı, ama sonradan kahramanın adını öne çıkarmanın daha doğru olacağına inandılar herhalde. Bu arada filmi The Usual Suspects'in muhteşem senaryosunu yazan Christopher McQuarrie'nin yönettiğini de belirteyim.

3.07.2012

Bir dizi haberi de Frank Darabont'tan


The Shawshank Redemption ve The Green Mile gibi filmlerin yönetmeni Frank Darabont 2 yıl önce The Walking Dead ile ilk TV dizisine imza atmıştı. Çizgiromandan TV'ye uyarlanan dizi bir hayli başarılı oldu ve hemen 2. sezonu çekildi. Önümüzdeki sene de 3. sezonu ekranlara gelecek. Öte yandan Darabont yeni bir proje için de kolları sıvadı ve geçtiğimiz Nisan ayında yeni bir dizi için bir pilot bölüm çekti. LA Noir adlı bu dizi John Buntin'in kitabını temel alıyor ve adından da tahmin edileceği gibi 40'lı, 50'li yılların Los Angeles'ında geçiyor. Bilenler bilir, benim en sevdiğim türlerden biridir 'film noir' ve bahsi geçen yılların atmosferine de bayılırım. James Ellroy başta olmak üzere türün yazarlarını da severek ve merakla okurum. Darabont'un dizisi henüz tam anlamıyla kanal onayı almadıysa da şimdiden nabız atışlarımda bir hareketlenmeye sebep oldu. Başrollerde Milo Ventimiglia, Simon Pegg, Jon Bernthal, Jeffrey DeMunn ve Alexa Davalos gibi isimler var.

Sapık'ın öncesi TV dizisi oluyor


Alfred Hitchcock'un başyapıtı Sapık sadece korku sinemasının değil tüm sinema tarihinin en etkili filmlerinden biri olsa gerek. Başkaları tarafından çekilen devam filmlerinin hiçbirinin aslına yaklaşamaması bile Hitchcock'un büyüklüğünün bir göstergesi olmalı. Gus Van Sant'in iyi niyetli remake çabası da ne yazık ki sadece iyi niyetli bir remake çabası olarak tarihte yerini aldı. Şimdi yeni bir girişim var bu konuda. Inside TV'nin haberine göre Lost'un yazarlarından Carlton Cuse ve Friday Night Lights'ın yazarlarından Kerry Ehrin'in yapımcılığını üstleneceği Bates Motel adlı dizi Sapık'tan öncesini ve Norman Bates'in hangi yollardan geçerek psikopat bir katile dönüştüğünü anlatacak. Şimdilik 10 bölüm sipariş edilen dizinin günümüzde geçeceği biliniyor ama kimlerin rol alacağı bilinmiyor.

Shane Meadows'dan Stone Roses belgeseli


Shane Meadows tam da Mancherster'daki The Stone Roses konseri öncesinde BBC muhabirine şunları söylüyor: "Aslında This Is England 90 üzerinde çalışıyordum ve filmde de Stone Roses müziklerini kullanacaktım. Beni bu filmi yapmaktan alıkoyacak tek şey The Stone Roses'ın yeniden bir araya gelerek onlar hakkında bir film çekmeye imkan sağlamaları olabilirdi ancak. Ve şimdi elimizdeki her şeyi bıraktık ve bunun üzerinde çalışıyoruz". Manchester Heaton Park'ta, yanında yapımcı Mark Herbert ile birlikte çekimler de yapan Meadows filmi Noel'de gösterime çıkacak şekilde yetiştirmeye çalışıyor. "Sırf bu haftasonu 200 saate yakın çekim malzemesi olacak elimizde. 35 kamera çalışıyoruz ve hatta bir de helikopterimiz var. Kendimi Titanic'i çekiyor gibi hissediyorum şu anda" diyor Meadows heyecan içinde. Son olarak; filmin adı henüz belli değil.

2.07.2012

Korku kolajı


Max Dalton'ın tasarladığı bu afişte korku filmlerinden tanıdığımız hemen tüm karakterler mevcut. Dracula da var, Shining'den Jack Torrence de. Mike Myers, Jason, Chucky, Freddy Krueger, Carrie, The Omen'den Damien ve daha niceleri. Güzel afiş.

Günün Trailer'ı: Total Recall



İlkinden 22 yıl sonra gelen yeni Total Recall 10 Ağustos'ta vizyona çıkacak. Paul verhoeven'in çektiği ilk versiyon fena değildi, ama bu Total Recall'un o kadar etki yaratacğını hiç sanmıyorum doğrusu. Yine de bekleyip göreceğiz. Ne de olsa temelde Philip K. Dick var.