28.01.2018

Yılın ilk güzel haberi Tolga Karaçelik'ten



Tolga Karaçelik imzalı "Kelebekler"in Sundance Film Festivali'nde Dünya Dramatik kategorisinde Jüri Büyük Ödülü'nü alması 2018'in ilk güzel haberi oldu gerçekten de. Bağımsız sinemanın kalbi olarak da bilinen Sundance dünyadaki en önemli 5 festival arasında gösteriliyor ve burada vitrine çıkmak, hele hele en önemli almak çok büyük bir başarı. Bu arada filmin Kültür Bakanlığı tarafından desteğe değer bulunmadığını da belirtmekte fayda var. Sundance'te En İyi Film ödülünü alan ilk Türk filminin yönetmeni Tolga Karaçelik'i yürekten tebrik ediyor ve filmi görmeyi sabırsızlıkla beklediğimi eklemek istiyorum.



Tolga Karaçelik: En az 6 hafta gerekli

Törende sahneye filmin yapımcısı Diloy Gülün, filmin başrol oyuncularından Tuğçe Altuğ ve besteci Ahmet Kenan Bilgiç ile birlikte çıkan Tolga Karaçelik ödülünü Cannes’da “Kare” ile Altın Palmiye kazanan Ruben Ostlund’un elinden aldı. Ödül konuşmasında “Sanırım burada böylece durup akıllı bir adam görüntüsü vermem en iyisi, çünkü ağzımı açacak olursam aptalca şeyler söyleyeceğim. Bu filmi 18 günde çektik. Bu burada gösterilen ikinci filmim, ilki 2015’te gösterilen ‘Sarmaşık’tı ve onu da 19 günde çekmiştik. Umarım bir sonraki filmim için 6 haftalık bir süremiz olur en azından. Yapımcım da burada, onu alkışlamanızı rica ederim, ki düzgün bir film çekebilmek için en az 6 hafta gerektiğini anlasın… Ayrıca bu filmin yeterince iyi olmadığını düşünen tüm satış firmalarına da teşekkür ederim, çünkü günümüzde hangi filmi izleyip izlemeyeceğimize onlar karar veriyor. Müstakbel eşim Tuğçe’ye de teşekkür ederim, ona bir hafta kadar önce evlenme teklif ettim ve kabul etti. Yani son 15 günde bu ödülü aldım, bir eşim oldu ve artık gidiyorum.” diyen Karaçelik sözlerini tüm jüriye ve Sundance ekibine teşekkür ederek sonlandırdı.

26.01.2018

Oscar'ı 'The Post' alacak... Neden mi?



Öncelikle şunu teslim edelim, bu yıl En İyi Film dalında Oscar'a aday filmlerin birçoğu gerçekten ödülü hak edecek kalitede, hepsini izlemeden bile bunu görebiliyoruz. Yabancı eleştirmenlerin olsun, yurt içinden sinema yazarlarının olsun, genellikle hemen hepsi için övgü dolu yazılar yazdığını gördük, çoğuna da hak verdik. "Call Me By Your Name" kazansa örneğin kimse şaşırmaz, ya da "Three Billboards..." ve hatta "Lady Bird". Keza Paul Thomas Anderson'ın merakla beklenen filmi "Phantom Thread" ya da Guillermo Del Toro'nun 13 dalda aday olan son filmi "The Shape of Watre"... Bunlar da en az diğerleri kadar güçlü adaylar. Jordan Peele'in kendisine bir de En İyi Yönetmen adaylığı getiren filmi "Get Out" bu seçki içinde sürpriz gibi duruyor ama, izleyenler katılacaktır sanırım, müthiş bir korku film. Irkçılık temelli bir hikâyeyi bu kadar sağlam bir korku filmine çevirmek az mesele değil doğrusu. "Dunkirk" bana biraz ödüle uzak gibi duruyor doğrusu ama bu da benim şahsi fikrim, kazanacak olsa ayakta alkışlanması şaşırtıcı olmaz. Yine de En İyi Film dalında bana bu yıl "The Post" ipi önde göğüsleyecek gibi geliyor. Neden mi?


Nedeni politika

Şöyle anlatmaya çalışayım. Oscar ödüllerinde En İyi Film dalı her zaman en çok tartışılan ve en çok merak edilen daldır. Nihayetinde yılın en iyi filmi seçiliyor, bu çok da tuhaf değil diye düşünebilirsiniz ama her zaman bu kadar basit değil elbette. Yakın geçmişten hatırlayalım, Obama'nın başkanlığı döneminde, 2012 Oscar ödüllerine "Lincoln", "Zero Dark Thirty" ve "Argo" gibi her biri ABD'nin farklı bir tarihi dönemini anlatan ve sözde Amerikan değerlerini yücelten filmler aday olmuş çok kimsenin hiç beğenmediği "Argo" ödüle uzanmıştı. O yıl öyle bir hava estirilmişti ki törende, canlı yayın sırasında Beyaz Saray'a bile bağlanılmıştı, hatırlarsanız. Böylesi tematik törenlerin yaşandığı yıllara sık rastlar olduk aslında. Örneğin bir sene Akademi çok beyaz olmakla suçlanır, ertesi yıl birdenbire siyahi adayların sayısı beşe, ona katlanır. Bir sene çeşitlilikten yakınılır, ertesi yıl "Moonlight" ödül alır, vb.. Yanlış anlaşılmasın, bence de "Moonlight" ödüle layık bir filmdi, ama mesela bu yıl "Call Me By Your Name" alırsa şahsen şaşırırım, o da ayrı. Ne de olsa Akademi geçen yıl LGBTİ kontenjanını savdı. Bı yıl sıra Trump'a bir mesaj yollamakta bana sorarsanız.


ABD Başkanı Trump ile Hollywood liberalleri arasındaki gerginlik biğr buçuk yıldır hiç azalmadı. Bir yanda Alec Baldwin gibi hemen her hafta Saturday Night Live'da Trump taklidi yapan oyuncular, bir yanda Meryl Streep gibi sözünü sakınmayan saygın isimler... Saymakla bitmez Trump karşıtlığı, ki haklı bir karşıtlık olduğu da su götürmez. Tam da böylesi bir iklimde Steven Spielberg elindeki her işi bırakıp aceleyle "The Post"u çektiyse durup bir düşünmek lazım. Hele de başroldeki isimlerden biri Meryl Streep ise. Filmin konusu da malumunuz basın ve ifade özgürlüğü. Daha geçen hafta Beyaz Saray'dan CNN muhabirini kovan ve her fırsatta basına 'Yalan söylüyorsunuz' diyen Trump'a bu yılki Oscar töreninde ciddi bir tokat geleceğini düşünüyorum. Bunu da elbette "The Post"u En İyi Film ödülüyle taçlandırarak yapacaklar. Tabii bütün bunlar benim fikrim, tamamen yanılıyor da olabilirim.

4.01.2018

Senaristler Birliği Ödülleri için adaylar belirlendi



Oscar öncesi Hollywood'da hemen her meslek birliği kendi ödülleri dağıtıyor malum. Amerikan Senaristler Birliği (WGA) Ödülleri için de adaylar belirlenmiş durumda. Tıpkı Oscar ödüllerinde olduğu gibi orijinal ve uyarlama senaryo dallarında ödül veren WGA bunlara ek olarak belgesel dalında da bir ödül veriyor. İşte adaylar:


Orijinal Senaryo 

"The Big Sick" (Emily V. Gordon, Kumail Nanjiani)
"Get Out" (Jordan Peele)
"I, Tonya" (Steven Rogers)
"Lady Bird" (Greta Gerwig)
"The Shape of Water" (Guillermo del Toro, Vanessa Taylor)


Uyarlama Senaryo

"Call Me By Your Name" (James Ivory)
"The Disaster Artist" (Scott Neustadter, Michael H. Weber)
"Logan" (Scott Frank, James Mangold, Michael Green)
"Molly's Game" (Aaron Sorkin)
"Mudbound" (Virgil Williams, Dee Rees)


Belgesel Senaryosu

"Betting On Zero" (Theodore Braun)
"Jane" (Brett Morgen)
"No Stone Unturned" (Alex Gibney)
"Oklahoma City" (Barak Goodman)

Ödüller 19 Şubat'ta sahiplerini bulacak.

2017'nin en iyi film afişi...



Doğrusunu isterseniz Alexander Payne imzalı "Downsizing" henüz ülkemizde vizyona girmedi ama ben bu afişi görür görmez yılın en iyileri arasına kaydettim. Belki de en iyisi... Normalde bir film afişinin en alt kısmında neredeyse okunamayacak kadar küçük yazılarla verilen künye kısmı burada filmin konusuna uygun şekilde küçülmüş bir Matt Damon sayesinde devleşmiş. Tek kelimeyle dahiyane!

Cannes'da jüri başkanı Cate Blanchett


71. Cannes Film Festivali'nin jüri başkanlığını Avustralyalı oyuncu Cate Blanchett üstlenecek. Oscarlı oyuncu böylece bu görevi üstlenen 10. kadın olacak. Blanchett'dan önce oyuncular Olivia de Havilland (1965), Sophia Loren (1966), Michele Morgan (1971), Ingrid Bergman (1973), Jeanne Moreau (1975 and 1995), Francoise Sagan (1979), Isabelle Adjani (1997), Liv Ullmann (2001), Isabelle Huppert (1999), ve bugüne kadar bu görevi üstlenen ve Altın Palmiye'yi kazanan tek kadın yönetmen olan Jane Campion Cannes'da jüri başkanlığı yapmıştı.


2 Oscar'ı var
Kariyeri boyunca hem bağımsız filmlerde hem de stüdyo yapımlarında rol alan Cate Blanchett "Yüzüklerin Efendisi" üçlemesi başta olmak üzere, "Elizabeth", "Babil", "The Good German", "Manifesto", "Becerikli Bay Ripley" gibi filmlerle ünlenmişti. Oyuncu 2004 yılında Katharine Hepburn'ü  canlandırdığı "The Aviator" ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar'ını almış ve başka bir oyuncuyu canlandırarak Oscar kazanan ilk oyuncu olmuştu. Blanchett 2012 yılında da Woody Allen imzalı "Blue Jasmine" ile En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını da kazanmıştı.

71. Cannes Film Festivali 8 - 19 Mayıs tarihleri arasında yapılacak. Jüri başkanının açıklanmasının ardından sıra yılın afişinde elbette. Her yıl olduğu gibi bu yuıl da Cannes'ın sinema tarihinden bir figürü af,işe taşıyacağına şüphe yok. Ve tabii ardından bu yılın filmleri (muhtemelen Nuri Bilge Ceylan imzalı "Ahlat Ağacı" da listede olacak) ve jürinin geri kala isimleri gelecek.