30.12.2017

2017'nin en iyi filmleri

2017'nin en iyi filmleri listesini bu yuıl yabancı ve yerli olmak üzere 2'ye ayırdım ve özellikle yabancı filmler kısmında bir hayli zorlandım. Nitelik açısından çok yüksek bir yıl mıydı derseniz, hem evet hem hayır. Zaten listeyi incelediğinizde de anlayacaksınız, ama yabancı filmlerin yerlilere kıyasla daha fazla öne çıktığı bir yıldı, orası kesin. Başlayalım.

Yılın En İyi 10 Filmi (yabancı)

10. Logan: Wolverine

Y: James Mangold

9. Tramontane (Dağların Ardında)

Y: Vatche Boulghourjian

8. Personal Shopper (Hayalet Hikâyesi)

Y: Olivier Assayas

7. Forushande (Satıcı)

Y: Asghar Farhadi

6. Blade Runner 2049

Y: Denis Villeneuve

5. American Honey

Y: Andrea Arnold

4. Moonlight (Ayışığı)

Y: Barry Jenkins

3. Get Out (Kapan)

Y: Jordan Peele

2. Lady Macbeth

Y: William Oldroyd

1. Toni Erdmann

Y: Maren Ade

Yukarıdaki filmlerin dışında; Rock'n Roll, Gifted (Deha), Elly Hakkında, Good Time (Soygun), Mancherster by the Sea (Yaşamın Kıyısında), David Lynch The Art Life, Happy End (Mutlu Son) ve maalesef hâlâ izleyemediğim The Square, The Killing of a Sacred Deer (Kutsal Geyiğin Ölümü) ve The Other Side of Hope (Umudun Öteki Yüzü) gibi filmler de muhtemel bir ikinci 10 oluştururdu herhalde.

Gelelim yerli filmlere

--------------------------

Yılın En İyi 10 Filmi (yerli)

10. Taş 

Y: Orhan Eskiköy

9. Blue 

Y: Sertan Ünver

8. Tarla 

Y: Cemil Ağacıkoğlu

7. Tereddüt

Y: Yeşim Ustaoğlu

6. İşe Yarar Bir Şey

Y: Pelin Esmer

5. Sarı Sıcak

Y: Fikret Reyhan

4. Kaygı

Y: Ceylan Özgün Özçelik

3. Koca Dünya

Y: Reha Erdem

2. Babamın Kanatları

Y: Kıvanç Sezer

1. Körfez

Y: Emre Yeksan
Yerli sinemada kadın yönetmenlerin ve yeni sinemacıların ön planda olduğu bir yıldı, bu8 anlamda manzara sevindirici. Ama nitelikli işlerin sayısı ne yazık ki çok değildi, bu da 100'den fazla filmin çekildiği ülkemiz adına üzücü bir durumdu elbette. Belgesel sinemada da iyi işlerin olduğu bir yıldı ve henüz izleyemediğim Benim Varoş Hikâyem ve yurt dışında 9 ödül alan (almaya da devam edecek şüphesiz) Meteorlar (Gürcan Keltek) çokça ses getirdi. Meteorlar vizyona girer mi bilemem ama yurt içinde ve ya dışında bir festivalde yakalarsanız mutlaka izleyin, sinemamız için devrim niteliğinde bir film olduğunu teslim edeceksiniz.

Not: Yerli filmler için 1 Aralık 206 - 1 Aralık 2017 arası baz alındı.



20.05.2017

Cannes ve Netflix çekişmesinde son durum



"Bana tam bir özgürlük tanıdılar"

Cannes Film Festivali bu yıl çok ilginç bir tartışmaya sahne oluyor. Buna tartışma demek ne kadar doğru gerçi onu da bilmiyorum, zira iş iyiden iyiye bir savaşa dönüşmeye başladı. Özetleyecek olursam, internet tabanlı yayıncılık yapan Netflix bir süredir önemli yönetmenlerin sinema filmlerine de finans sağlamaya başladı (örnekse Martin Scorsese) ve haliyle bu filmlerin de ilk gösterim hakkını rezerve etmiş oldu. Yani Scorsese bir sonraki filmini Netflix parasıyla çektiğinde bu filmin ilk gösterim hakkını da salon dağtımcılarına değil Netflix'e verecek ve film geniş kitlelere ilk olarak internet üzerinden ulaşacak.


Cannes'daki mesele ise şu: Altın Palmiye için yarışan "Okja" (Bong Joon-ho) (bir de festivalin market bölümünde görücüye çıkan "Godesses in the Flames of War" adlı Çin filmi var) tuhaf bir şekilde jüri başkanı Pedro Almodovar tarafından dışlandı. Almodovar yazılı bir açıklama okuyarak "Şahsen sinema salonlarında gösterilmeyecek bir filmin Altın Palmiye almasını doğru bulmuyorum" dedi. Yine aynı günlerde Cannes Film Festivali'nin yeni bir kural getirerek gelecek yıldan itibaren sadece ilk gösterimlerini Fransa'daki salonlarda yapmayı kabul eden filmlerin seçkiye dahil edileceğini açıklaması da işe tuz biber ekti. Öte yandan "Okja"nı basın gösteriminde yaşanan bir teknik aksaklık yüzünden filmin yuhalanması ve 15 dakikalık bir aradan sonra yeniden gösterimin başlatılması da işin bir başka ilginç yanı. Dahası da var: netflix'in diğer filmi de yine "teknik aksaklıklar" yüzünden gösterim programından çıkarılmış durumda. Bunda bir kasıt arayacak değilim elbette ama, şunu da sormadan edemiyor insan: Neler oluyor orada?

Şimdilik son sözü "Okja"nın yönetmeni Bong Joon-ho'ya bırakalım: "Nettflix'tekiler bana büyük bir destekte bulundular. Filmin bütçesi bir hayli büyüktü ve böylesi bütçeleri sinemacılar nadiren bulurlar. Doğrusu Netflix'le çalışmayı çok sevdim. Oyuncu seçiminde, çekimde ve kurguda bana tam bir özgürlük tanıdılar. Hiç baskı yapmadılar. Onlardan gelen hiç bir kısıtlama olmadı. Muhteşem bir deneyimdi benim için."

Bogdanovich'ten Keaton belgeseli



Cannes zamanı irili ufaklı haberler yağar her sene ve bu yıl da durum farklı değil. Alın size ilginç bir haber: Amerikalı sinemacı Peter Bogdanovich beyazperdenin en büyük efsanelerinden Buster Keaton hakkında bir belgesel çekecek. Henüz küçük bir çocukken vodvillerde sahne almaya başlayan ve ardından önce kısa, sonra uzun filmlerle sinemaya geçiş yapan Buster Keaton zorlu ama unutulmaz bir hayat yaşamıştı. Bogdanovich'in çekeceği belgesel hakkında şimdilik sadece yapımcısının Charles S. Cohen (Cohen Group) olacağını biliyoruz.

25.04.2017

Bambaşka bir Heath Ledger



Tribeca Film Festivali'nde izleyiciyle buluşan ve genç yaşta hayata veda ederek Hollywood'da büyük bir şok dalgasına sebep olan Heath Ledger'ın kendi kamerasıyla çektiği görüntülerden montajlanan "I Am Heath Ledger" adlı belgesel yeni bir tartışma yaratmış durumda. Hatırlanacağı üzre Heath Ledger bundan 9 yıl önce, henüz 28 yaşındayken, yanlışlıkla fazla miktarda aldığı ağrı kesici ve uyku hapı yüzünden hayata veda etmişti. O zamandan beri de yaygın kanı genç aktörün ciddi bir depresyonun pençesinde olduğu ve mutsuz bir hayat sürdüğü yönündeydi. Oysa "Brokeback Mountain" ile büyük övgüler alan ve "The Dark Knight" ile ölümünden sonra bir de Oscar kazanan Ledger, "I Am Heath Ledger" adlı filmdeki anlatılanlara bakılırsa son derece mutlu bir hayat sürüyormuş. Adrian Buitenhuis ve Derik Murray'in imzalarını taşıyan filmde görüş bildiren isimlerden Ledger'ın eski menejeri Steve Alexander "Heath çok mutlu ve hayat doluydu. Elbette sorunları vardı ama bir yere gitmeye niyeti yoktu" diyerek genç oyuncunun intihara meyilli olduğu görüşünü yalanlıyor. Filmde Ledger'ın yakın dostları Naomi Watts, Ben Harper, Ben Mendelsohn ve Ang Lee gibi tanınmış isimlerin de görüşlerine yer verilirken, eski nişanlısı ve kızı Matilda'nın annesi Michelle Williams yer almıyor. Williams'ın desteğinin film için çok önemli olduğunu belirten Murray "Ama kamera karşısına geçmek istemedi" diyor. "I Am Heath Ledger" muhtemelen ülkemizde vizyona çıkmayacak ama belki festivallerden birinde izlesek hiç de fena olmaz hani.


7.04.2017

Ian McKellen o sahneyi anlattı



İstanbul Film Festivali'nde Onur Ödülü alan Sir Ian McKellen az önce Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen bir söyleşi etkinliğinde izleyicilerin karşısına çıktı. Melis Behlil'in moderatörlüğündeki söyleşide izleyicilerden birini sorduğu bir soru üzerine McKellen kendisine dünya çapında büyük bir şöhret getiren Gandalf rolünü canlandırdığı The Lord of the Rings'in en unutulmaz anlarından biri olan ve "You sahll not pass!" repliğiyle akıllara kazınan sahne için şunları söyledi: "Her şeyden önce ben o köprünün üzerinde değildim. Bir stüdyodaydım ve karşımda da bir çubuğun üzerine tutturulmuş sarı bir tenis topu vardı. Tenis topu Balrog'du ve ben Peter Jackson'a 'Bu Balrog' neye benziyor diye sordum. O da bana 'Henüz karar vermedik' dedi. 'Korkunç bir canavar olacak, sen tenis topuna bakarak konuş' dedi ve ben de öyle yaptım: 'Geçmeyeceksin!'... İşin aslı J.R.R. Tolkien öyle yazmamış. O 'You can not pass' (Geçemezsin) yazmış, bense 'You shall not pass' (Geçmeyeceksin) demişim.

Bu noktada hemen şunu söyleyeyim, işte sinema tarihi bu tür yanlışlıklarla yazılmıştır. Bana sorarsanız McKellen'ın yanlışlıkla söylediği sözler çok daha etkili, Tolkien fanatikleri kızmasın ama. Aktör sezgisi burada büyülü bir anın yaratılması için son derece faydalı olmuş bence.

29.03.2017

Cannes'ın afişinde Claudia Cardinale var



"Claudia gülüyor, Claudia dans ediyor, Claudia yaşıyor!". 70. Cannes Film Festivali'nin bugün görücüye çıkan afişini bu sözlerle duyuruyor festival yönetimi. Bu yılki afişte yer alan İtalyan sinemasının dünyadaki en tanınan yıldızlarından biri olan Claudia Cardinale böylelikle 70. yılında Cannes'ın simgesi oldu. Daha önce Marilyn Monroe, Faye Dunaway, Paul Newman gibi yıldızların da yer aldığı afiş için Cardinale'nin 1959 yılından kalma bir fotoğrafı kullanıldı. Cardinale'nin dans ederken çekilmiş bir fotoğrafının kullanıldığı afişle ilgili bir de ilginç bir tartışma çıktı. Fotoğrafın orijinalini (aşağıda görebilirsiniz) bulan internet kullanıcıları afişte photoshop marifetişyle Cardinale'nin bacaklarının inceltildiğini, bunun da fena halde seksist bir tavır olduğunu ileri sürerek öfke dolu mesajlar yayınladılar. Jüri başkanlığını Pedro Almodovar'ın üstleneceği 70. Cannes Film Festivali 17 - 28 Mayıs tarihleri arasında yapılacak.


8.02.2017

Dönüşü muhteşem olacak


Bu da bir temenni elbette, ama olsun, Jack Nicholson dönsün de, her hâlükârda muhteşem olur o dönüş. Mesele şudur, Jack Nicholson uzunca bir süredir ara verdiği (en son 2010'da bir filmde oynamıştı yanılmıyorsam) sinemaya son derece iştah açıcı bir rolle geri dönüyor. Geçen yılın en beğenilen, en çok övgü toplayan filmlerinden biri olan Toni Erdmann'da başrolü oynayacağı açıklanan ünlü aktör muhtemelen rolün cazibesine dayanamadı. İzlemeyenlere tavsiyem şu sıralar memleketimizin az sayıda salonunda gösterimde olan filmi kaçırmasınlar. Açıkçası orijinal filmde Toni Erdmann rolünü oynayan Peter Simonischek olağanüstü bir performans sergilemişti ve Nicholson'ın o performansın üstüne çıkması çok da kolay olamayacak. Aynı şey filmdeki diğer başrolü üstlenecek Kirsten Wiig için de geçerli. Sandra Hüller'in (ki bence filmin asıl kahramanıydı) akıllardan silinmeyecek denli üstün oyunculuğu Wiig için bir meydan okuma olacak. Şunu da belirtelim filmin henüz bir yönetmeni yok, yani ne zaman izleriz bilemeyiz.

6.02.2017

Damien Chazelle'in Oscar'ı kesin gibi


DGA, nam-ı diğer Amerikan Yönetmenler Birliği 1950'den bu yana verdiği yılın yönetmeni ödülünü bu yıl Damien Chazelle'e verdi. "La La Land" ile yılın en çok sükse yapan isimlerinden biri olan genç yönetmen böylece Oscar için de tüm rakiplerinin bir kaç adım önüne geçmiş oldu. Malumunuz, geçen 66 yıl içinde DGA ile Oscar'ın En İyi Yönetmen ödülleri sadece 7 kez farklılık göstermiş. En son 2012'de DGA'nın ödülünü alan Ben Affleck ilginç bir şekilde Akademi'nin aday listesinde yer almamış ve bu durum bir sürpriz olarak kayıtlara geçmişti. Öte yandan son 13 yılda sadece Affleck örneği bir istisna olmuş ve diğer 12 yıl her iki ödülü de aynı isimler almıştı. 26 Şubat gecesi Damien Chazelle Oscar heykelciğini kaldırıp "Anneme teşekkür ederim, bana müzikal filmleri sevdiren odur" gibisinden laflar söylemeye başlarsa hiç şaşırmayın.

25.01.2017

Polanski'den geri adım



Hatırlarsanız bundan bir kaç gün önce Roman Polanski'nin bu yıl Cesar ödül törenine başkanlık edeceğini duyurmuştum. Ancak işler değişti. Artık "kadının fendi erkeği yendi" mi dersiniz, "geçmişin günahları peşini bırakmadı" mı bilemem ama Polanski başkanlıktan çekildiğini açıkladı.


Fransız sinemasının Oscarları olarak nitelendirilen Cesar Ödülleri'nin bu yılki Başkanı olarak seçilen Roman Polanski 40 yıl önce işlediği bir cinsel suç yüzünden özellikle kadınlar tarafından yoğun şekilde protestolara maruz kaldı. Fransız feminist örgüt "Osez Le Feminism" Polanski'nin başkanlığının "cinsel suç kurbanlarına bir hakaret" anlamına geldiğini açıklayarak herkesi Cesar Ödülleri'ni boykot etmeye çağırdı. Polanski'nin görevi bırakması için 60.000 imza toplayan örgüt günler sonra amacına ulaştı ve yönetmenin avukatı basına bir açıklama yaparak Polanski'nin görevi bıraktığını duyurdu. Bilindiği üzre Roman Polanski için 1977'de 13 yaşındaki bir kıza tecavüz ettiği gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarılmış ve ünlü sinemacı ABD'yi terk etmek zorunda kalmıştı.

İstanbul Film Festivali'nin jüri başkanları Taylan Biraderler oldu

Altın Lale Jürisi'nin eş başkanları: Taylan Biraderler
Bu yıl 36. kez düzenlenecek olan İstanbul Uluslararası Film Festivali'nin Ulusal Yarışma Jürisi belirlendi. Kendine has filmleriyle farklı türlerde nitelikli işler ortaya koyan Taylan Biraderler bu yıl festivalde Altın Lale Ulusal Yarışma Jürisi'ne başkanlık edecekler. "Küçük Kıyamet", "Vavien" ve "Okul" gibi sinema filmlerinin yanı sıra "Sır Dosyası" ve "Muhteşem Yüzyıl" başta olmak üzere bir çok TV dizisine de imza atan Yağmur ve Durul Taylan kardeşler 29. İstanbul Film Festivali'nde "Vavien" ile Altın Lale kazanmıştı.

Jüride yazar Sema Kaygusuz da yer alıyor

Jürinin diğer isimleri

Bu yıl 5-16 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek festivalin Ulusal yarışma Jürisinde ayrıca oyuncu Nejat İşler, yazar Sema Kaygusuz, görüntü yönetmeni Emre Erkmen ve kurgucu Çiçek Kahraman da yer alıyor.

24.01.2017

!f İstanbul'un kapanış filmi "T2 Trainspotting"


Bu yıl 16. kez düzenlenen !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali'nin kapanış filmi "T2 Trainspotting" oldu. 90'lı yılların kült filmlerinden olan ve Irvine Welsh'in aynı adlı romanından danny Boyle tarafından sinemaya uyarlanan "Trainspotting"in devamı niteliğindeki "T2 Trainspotting" ilk filmdeki karakterlerin 20 yıl sonraki hallerini anlatıyor. Şunu da hatırlatalım, orijinsl "Trainspotting" de festivalin !f Kült bölümünde yenilenmiş kopyasıyla bir kez daha gösterilecek.

Yeni Star Wars'un adı resmen açıklandı


Bilindiği üzre yeni Star Wars, ya da diğer bir deyişle Star Wars 8 bu yılın sonlarında vizyona çıkacak. Yönetmenliğini Rian Johnson'ın üstlendiği filmin adı da belli oldu ve resmi ağızlarca açıklandı. Buna göre yeni maceranın adı "The Last Jedi" ("Son Jedi") olacak. Filmin resmi Tweeter hesabından açıklanan ismin genel olarak hiç beğenilmediğini belirtelim bu arada. Kimlerinin "Adı kötü olan Star Wars filmleri hep kötü filmler çıktı" dediğini de ekleyelim. Bakalım Aralık ayında vizyona girmesi beklenen ve Mark Hamill, Carrie Fisher, Daisy Ridley, Adam Driver, Domhnall Gleeson, Oscar Isaac, Benicio Del Toro, laura Dern, Lupita Nyong'o, Andy Serkis ve Warvick Davis (bunlara bir de Tom Hardy adı eklenebilir her an) gibi isimlerin rol aldığı film nasıl çıkacak?

18.01.2017

Cesar Ödülleri'nin bu yılki başkanı Roman Polanski

"Başgan" Polanski
Fransız ulusal sinema sektörünün en önemli ödülleri olarak bilinen Cesar'lar bu yıl dünyaca ünlü usta sinemacı Roman Pıolanski'ye emanet. Polanski bu yıl 24 Şubat'ta düzenlenecek ödül törenine "Başkan" sıfatıyla katılacak. Akademi Başkan'ı Alain Terzian'ın deyişiyle "iflah olmaz bir estet" olan Polanski tam 4 kez En İyi Yönetmen dalında Cesar ödülü kazanmıştı. Meraklısı için hemen sayalım: "Tess" (1980), "The Pianiste" (2002), "The Ghost Writer" (2011) ve "Venus In Furs" (2014). Buradan da Fransız Akademisi'nin Polanski'ye özel bir hayranlığı olduğunu anlıyoruz zira bana sorarsanız son iki Cesar çok da isabetli ödüller değil.

Törende ne yapacak peki derseniz, Polanski sahneye çıkarak gecenin ilk sunumunu yapacak ve devamını getirmesi için asıl sunucuya işi devredecek. O sunucunun kim olacağı ise henüz belirlenmedi. geçen yılın Başkan'ının da Claude Lelouche olduğunu hatırlatmış olayım.

Son bir not: Polanski şu sıralar "Based on a True Story" adlı yeni filmi üzerinde çalışıyor. Eva Green, Emmanuelle Seigner ve Vincent Perez'in başrollerini paylaştığı filmin ortak senaristlerinden biri de Oli,vier Assayas.

10.01.2017

Twin Peaks geliyor...


David Lynch'in tabuları yıkan televizyon dizisi Twin Peaks'in devamının çekildiğinden herhalde sağır sultanın bile haberi olsa gerek. 1990 - 1991 yılları arasında 2 sezon yayınlanan ve 1992'de bir de sinema filmi çekilen Twin Peaks'in yeni bölümleri 21 Mayıs'tan itibaren görücüye çıkacak. İlk iki hafta ikişer bölüm (ikişer saatten dört saat) halinde yayınlanacak olan dizi daha sonra her hafta birer saatlik bölümler halinde gösterilecek. Showtinme kanalında gösterilecek olan dizi toplam 18 saat sürecek. Laura Palmer cinayetinden 25 yıl sonrasında, yani günümüzde geçen dizinin oyuncu kadrosunda eski ekipten simalar da yer alacak. Kyle McLachlan, Ray Wise, Harry Goaz, Miguel Ferrer gibi isimler eski kadrodan olup da yeni dizide de yer alanlar arasında bulunuyor.

5.01.2017

Berlinale'nin açılış filmi belli oldu



Dünyanın en önemli sinema festivallerinden biri olarak kabul edilen Berlin Film Festivali'nin bu yılki açılış filmi Etienne Comar'ın "Django" adlı filmi oldu. 9 Şubat Perşembe günü başlayacak olan etkinliğin açılışında gösterilecek olan "Django" bir ilk film. Caz tarihinin en büyük gitaristlerinden biri olan Django Reinhardt'ın hayatını konu alan ve ünlü müzisyenin 1943'te Alman işgalindeki Paris'ten kaçışına odaklanan filmde Reinhardt'ı Reda Kateb canlandırıyor. Filmde rol alan bir diğer isimse ünlü Fransız yıldız Cecile de France.

Günün afişi



Hirokazu Kore-eda'nın ilk gösterimini Cannes'da yapan son filmi "After the Storm" geçen Ekim ayında FilmEkimi kapsamında İstanbul'da da gösterilmişti. Film için yapılan bu muhteşem afişi Akiko Stehrenberger tasarlamış.

3.01.2017

Yılın ilk şakası - Hollyweed



Los Angeles'daki ünlü Hollywood işaretinin yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi "Hollyweed" şeklinde revize edilmesi yılın ilk şakasıydı kanımca. Son zamanlarda kolay kolay bir şeye gülmez olmaz olduk malum ama böylesi zekice ve zihin açıcı "şakalar" her zaman kabulümüz. İşin doğrusu kimin ya kimlerin Santa Monica dağına tırmanıp da yılın bu ilk sabahındaki sürprize imza attığı bilinmiyor ama yetkililer bunun bir daha yaşanmaması adına güvenliği güçlendireceklerini açıkladılar. Aşağıdaki fotoğrafta daha net olarak görebileceğiniz gibi 9 harften oluşan Hollywood işaretinin 7. ve 8. harfleri olan iki "O" ya küçük bazı eklemelerle (birinde bir barış sembolü var örneğin) yazı "Hollyweed"e dönüşmüş ve yasallaşması için yıllarca mücadele verilen marihuanaya bir selam çakılmış. Dikkatli gözler barış sembolünün yanında "Mr. Finegood'a bir saygı duruşu" sözlerinin de yazılı olduğunu fark edecektir.


Mr.Finegood kimdir sorusuna gelince... Bundan tam 41 yıl önce, 1 Ocak günü Hollywood yazısı bir kez daha (ilk kez demek daha doğru olacak belki) "Hollyweed"e dönüştürülmüştü. Bu eylemi yapan kişi o sıralar bir sanat okulunda okuyan Daniel Finegood adlı bir öğrenciydi. Tam da o gün yürürlüğe giren ve rahatlatıcı marihuana ile ilgili yasal düzenlemeye dikkat çekmek için yapmıştı bunu Finegood. Bu eyleminin ona derste bir A kazandırdığını da notlarımıza ekleyelim. Şunu da belirtelim ayrıca, Daniel Finegood yıllar sonra, 1987'de İran kontra skandalı patladığında bir kez daha Hollywood işaretine musallat olmuş ve bu kez ilk harfi yok ederek "Ollywood" (oil yani petrolden hareketle) mesajını vermişti.

1976'da daniel Finegood'un yaptığı eylemin fotoğrafı ve ders için yaptığı maket

Alakalı not: 1932 yılında Broadway oyuncusu Peg Entwistle'ın "H" harfinden atlayarak intihar ettiğini biliyor muydunuz? 


John Berger 90 yaşında hayata veda etti


Yazar, sanat eleştirmeni, şair ve ressam John Berger 90 yaşında hayata veda etti. "Ways of Seing" adlı TV dizisi ile sanata ve dünyaya bakışımızı derinden etkileyen Berger resim, fotoğraf gibi görsel sanat disiplinleri üzerine bir hayli kafa patlatmış ve özellikle perspektif üzerine çalışmalar yapmıştı. "G" adlı romanı (Booker Prize kazanmıştır) okuduğum en güzel romanlardan biridir ve yazar olarak müthiş bir üsluba, son derece yetkin bir anlatıya sahiptir. Onun yazarlığı, ressamlığı, sanat eleştirmenliği üzerine mutlaka birileri bir yerlerde yzacaktır, ben daha ziyade onun senarist yönünü vurgulamak istiyorum. Özellikle 70'li yıllardan itibaren İsviçreli sinemacı Alain Tanner ile işbirliği yapan Berger "Jonas who will be 25 in the year 2000", "La Salamandre", "Le Milieu du Monde" gibi filmlerin senaryosunu yazmıştı. Aynı zamanda oyuncu kadrosunda da yer aldığı "Play Me Something" adlı filmse benim yıllar önce İstanbul Film Festivali'nde izleyip asla unutamadığım filmlerden biriydi. Timothy Neat'in yönetmenliğini yaptığı ve John Berger'in senaryosunu yazdığı film henüz minimalist anlatımın sinema dünyasında moda haline gelmediği bir dönemde son derece yalın dili ve Berger'in hikâyelerinden de aşina olduğumuz işçi sınıfı etrafında dönen duygu yüklü hikâyesiyle izleyiciyi siyah beyaz bir masal dünyasına götürüyordu. Açıkçası Tanner ile olsun Neat ile olsun, John Berger'in sadece senaryoda değil filmin bütününde yönetmenle ortak bir yaratı sürecine girdiğini düşünmüşümdür. En azından izlediklerimden aldığım his buydu. Size de tavsiyem, John Berger'in filmlerini bulabilirseniz oturun izleyin, dünyaya bakışınız değişecek, kendinizi daha iyi, daha zengin hissedeceksiniz.

Devamlılık Hatası geri döndü!!

"Booby'yi aradım açmadı, şimdi mesaj atacağım, haber doğru kesin, değil mi?"
Aylar süren sessizliğin ardından, sevilen sinema blogu Devamlılık Hatası yayın hayatına geri döndü. Geçen Mayıs ayından beri yeni bir haber, yorum, ya da video yayınlamayan blog 2017'nin ilk günleriyle beraber yeniden aktive oldu ve bu haber sanal alemde bir heyecan dalgası yarattı. Sinema dünyası da bu heyecanı paylaşırken ünlü yönetmen Martin Scorsese "Nihayet! Eksikliğini uzun zamandır hissediyorduk... Hemen Bobby'yi (De Niro) arayıp haber vereyim." dedi. İngiliz sinemacı Peter Greenaway ise "Hakkımda çok güzel haber ve yazılar çıkmış bir blogdu Devamlılık Hatası, döndüğüne çok sevindim. Biliyorsunuz sinema öldü, ama bloglar yaşasın." şeklinde düşüncelerini dile getirdi. 2009'da açılan blog 7 yıl boyunca kesintisiz hizmet vermiş ama 2016'nın mayıs ayında bilinemeyen bir sebeple sessizliğe bürünmüştü.