8.12.2015

Sinemada John Lennon



Malumunuz, John Lennon bundan 35 yıl evvel New York'ta uğradığı bir silahlı saldırı sonucu hayata veda etmişti. resmen öldürüldü anlayacağınız. Lennon'ın aktivist yönü de düşünülecek olursa buna siyasi bir suikast de demek mümkün elbette. İşin doğrusu Lennon'ın katilinin Mark Chapman olduğu konusunda herhemgi bir şüphe olmasa da Chapman'ın aslında kim olduğuna ya da cinayetin arkasında ne gibi dinamiklerin rol aldığına dair kafaların karışık olduğu aşikar. Yani komplo teorilerine açık bir durum var ortada ve bir sürü teoride atıldı ( atılıyor da ) ortaya. Meraklısı okumuştur ya da okuyacaktır elbette, biz biraz, 8 Aralık münasebetiyle, Lennon'ı anlatan ya da ondan bahseden filmlere bir göz atalım.



John Lennon'ı anlatan filmlerden önce belki kısaca 1960'lı yıllarda Lennon ve diğer The Beatles üyelerinin rol aldığı filmlere değinmekte yarar var. Bunların en ünlüsü herhalde A Hard Day's Night olsa gerek. Dünyanın en popüler müzik grubu olduğu yıllarda çekilen ve hem gişede hem de eleştirmenlerin gözünde son derece başarılı bulunan film Londra'da verecekleri bir konser öncesi türlü maceralar yaşayan grup elemanlarının başlarından gelenleri anlatıyordu. Bu filmden bir yıl sonra bu kez Help! geldi. Her iki filmin yönetmeni de Richard Lester'dı ve bu ikinci filmde The Beatles grubu şeytani bir tarikatla karşı karşıya geliyordu. 80'li yıllarda Superman 2 ve Superman 3 filmlerini de yönetecek olan Lester'ın John Lennon ile ilgili çektiği son film de How I Won the War adlı savaş karşıtı film oldu. Bu film aslında The Beatles'ı ya da John Lennon'ı anlatmıyordu ama Lennon filmde önemli bir rol üstlenmişti. Bu bölüme son olarak belki bir animasyon harikası olan Yellow Submarine'i ve The Beatles'ın ünlü çatı performansının yer aldığı ama onun dışında sıradan bir belgesel olarak kayda geçmiş Let It Be adlı filmi de ekleyebiliriz.



Gelelim John Lennon'ı merkez alan ya da The Beatles'ı anlatan filmlere. Bu kategoride akla ilk gelen yapımlardan biri John Lennon'ın The Beatles sonrası dönemine odaklanan Imagine adlı film elbette. 1988 tarihli, yönetmenliğini Andrew Solt'un üstlendiği film bir belgesel olsa da vakti zamanında salonlarda gösterilmiş ve bir hayli de ilgi toplamıştı. Filmin soundtrack'i de ciddi satış rakamlarına ulaşmış ve Lennon'ı müzikal anlamda da yeniden gündeme sokmuştu ( özellikle memleketimizde).



90'lı yıllarda çekilen ve The Beatles'ın ilk yıllarına odaklanan Backbeat adlı film de zamanın çok ses getiren yapımlarından biri olmuştu. Yılar içinde 5. Beatles olarak adlandırılan çok sayıda kişiden biri olan ve grubun ilk basçısı olarak tarihe geçen Stuart Sutcliffe ( Stephen Dorrf ) ile John Lennon ( Ian Hart ) arasındaki ilişkiye odaklanan film müzikal açıdan da bir hayli farklıydı zira grubun Hamburg'da çaldığı dönemi anlatıyordu ve o zamanlar çoğunlukla cover çalıyorlardı.



Yine The Beatles'ın kuruluş zamanında geçen ama bu sefer büyük ölçüde John  Lennon'ın bir türlü kavuşamadığı annesiyle olan ilişkisini anlatan Nowhere Boy da mutlaka anılması gereken filmlerden. Sam Taylor-Wood imzalı film Lennon'ın "Mother" adlı şarkısında ipuçlarını verdiği ve aslında tüm hayatını şekillendiren arızalı anne-oğul ilişkisinin hiç de yabana atılmayacak bir portresini çiziyordu. Lennon'ı bu filmde canlandıran isimse Aaron Johnson olmuştu. Film aynı zamanda önceleri Quarrymen adıyla müzik hayatına başlayan grubun nasıl The Beatles'a dönüştüğüne dair de güzel bir kronoloji sağlıyordu.



2006 tarihli The U.S. vs. John Lennon adlı belgesel ise belki de John Lennon hakkında yapılmış en iyi belgesellerden biriydi. Lennon'ın müzik adamı kimliğinden ziyade siyasi eylemci yanına vurgu yapan ve bu yüzden başına gelen türlüğ belayı anlatan film ünlü müzisyeni Amerikan hükümetiyle karşı karşıya getiriyordu. Muhalif yönüyle hükümeti ve sistemi rahatsız eden Lennon'ın nasıl ABD'de istenmeyen adam ilan edilişini anlatan film Lennon'ın ölümüyle sonlanan sürece de bir ışık tutuyordu aslında.  David Leaf ve John Scheinfeld'in imzalarını taşıyan belgesel 2006'da tam da John Lennon'ın katledildiği gün vizyona girdi ve gişede fazla iş yapmasa da bir hayli ses getirdi.



Başrolünü Christopher Eccleston'ın üstlendiği Lennon Naked çok ses getirmedi belki ama hem Ecclestone'ın performansı hem de Lennon'ın babasıyla olan ilişkisine getirdiği bakış açısıyla anılmaya değer bir film. Yine de izlenmese büyük bir kayıp olmaz doğrusu. 2010 tarihli LennoNYC adlı belgeselse John Lennon'ın New York'taki hayatına odaklanan ve meraklısı için kimi boşlukları doldurabilecek nitelikli bir fil. Lennon hakkında daha güçlü belgeseller var elbette ( yukarıda bahsettiklerim elbette ) ama LennoNyc fena bir ek izleme değil doğrusu.



Son olarak, John Lennon'ı o meşhur beyaz piyanosonun başında, o dillere pelesenk olmuş muhteşem Imagine'i söylerken gösteren ve tam da Imagine albümünün ertesinde ve albümdeki tüm şarkıların yer aldığı filmi anmak gerek herhalde. Adı Imagine olan ve baştan sona müzikle dolu bu düşsel film tüm albüm için tasarlanmış bir klip olarak da algılanabilir ama müzikler ve görüntüler o kadar güzel ki mutlaka izlenmeli bence.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder