Spor filmleri çokça meraklısı olan bir alt tür. Özellikle beysbol filmleri Hollywood'da bir hayli tuttu malum. Beysbolun kurallarını sorsanız kimse bilmez ( tabii ABD dışında ) ama beysbol üzerine inşa edilmiş filmler yine de izlenir. Elbette iş beysbolla sınırlı olmadığı için böyle oluyor bu. İşin dramatik çatısını oyunun kurallarıyla fazla ilişkilendirmeden kurabiliyorlar yani. Aksi takdirde oturur evde bütün gün beysbol izlersiniz, olur biter. Öte yandan futbolla ilgili filmler daha az sanki. Futbol tüm dünyada izlenen, hemen herkesin bir şekilde oynadığı ( çocukken kapı önünde, biraqz büyüdüğünde arsalarda, sonra halı sahalarda vs ) çok daha büyük bir kitle sporu olduğu halde. Yine de iyi örnekleri var futbol filmlerinin de. Ben hepsini izlediğimi iddia etmiyorum ama izlediklerim içinde şu aşağıdakileri sevdiğimi söyleyebilirim.
Zidane: A 21st Century Portrait
Bu film ( izleyenler bilir ) saf futboldur. Ama futbola ait tüm seyir kurallarını da yıkar geçer. Tüm film 23 Nisan 2005 tarihinde oynanan Real Madrid - Villareal maçından ibarettir ama tüm kameralar sadece bir kişiyi, 21. yüzyılın en büyük futbol efsanesi Zinedine Zidane'ı çekmiştir. Bir yanıyla bir belgesel ama bir diğer yanıyla da video art'tır. Film ( ya da maç ) boyunca Zidane'ı izler, ayağında top yokken neler yaptığına, nereye baktığına ( ama baktığı şeyleri görmeden ), hatta ne düşündüğüne ( burası tamamen izleyicinin hayal gücü ) odaklanırız. Arada arka taraftan figüranların geçtiğini görür ve bu figüranlardan birini örneğin David Beckham olduğunu fark ederiz. Mogwai'nin film boyunca devam eden müziği da ayrıca müthiştir. Zidane: A 21st Century Portrait bana sorarsanız çekilmiş en iyi futbol filmidir. Nokta.
The Damned United
Tom Hooper'ın yazar David Peace'in ( Red Riding dörtlemesinin de yazarı ) aynı adlı romanından uyarladığı film futbol üzerine çekilmiş en iyi filmlerden biri bence. Film 1970'li yıllarda İngiltere'nin efsane futbol takımlarından Leeds United'ı yönetmen üzere göreve getirilen teknik direktör Brian Clough'un gerçek hikayesini anlatıyor. Zamanda ileri geri atlamalarla ilerleyen film son derece yetenekli bir futbol adamının kişisel hırslarına yenik düştüğünde nasıl dibe vurduğunu anlatıyor. Ama üzülmeyin, Clough kısa süren Leeds macerasının ardından eski ortağı Pete Taylor ile yeniden bir araya gelecek ve bir başka efsanenin, Nothingham Forrest'in mimarı olacaktır. Michael Sheen'e bir kez daha hayran olduğum film tüm futbol meraklıların izlemesi gereken bir yapım.
Escape To Victory
Hani futbol asla sadece futbol değildir ya, burada da öyle. Çocuk yaşta seyrettiğim ( Fitaş Sineması'nda ) Escape To Victory 2. Dünya Savaşı sırasında Alman takımına karşı mücadele eden ve müttefik ülke askerlerinden oluşan takımın hikayesini anlatıyor. Aralarında Pele, Ardiles, Bobby Moore gibi futbol efsanelerinin de olduğu çok sayıda futbolcunun rol aldığı filmde Sylvester Stallone, Michael Caine, Max Von Sydow gibi aktörler de rol almıştı. Yukarıdaki iki film kadar özel değil belki ama benim kişisel tarihimde yeri olan bir film Escape To Victory.
Green Street Hooligans anılasılardan kanımca.Evet holiganlığı anlatsada izledikten sonra-izleyenler için-sokağa çıkıp tuttuğu takımı haykırmak istemeyen olmamıştır sanıyorum ki..
YanıtlaSilBen çok severim bu filmi...Ne zaman Pele'yi düşünsem topa sadece öyle vurduğunu sanırdım.
YanıtlaSilGüzel filmlerden örnekler veriyorsunu.hoş.kolay gelsin.