3.05.2010

Haftasonundan kalanlar



Haftasonu izlediğim filmlerden kısaca bahsetmek istiyorum öncelikle. Bugün Pazartesi ya. İlk izlediğim film Pontypool adlı korku-gerilim filmiydi. Kanada yapımı filmin methini çok işitmiş ama bir türlü vakit ayırıp izleyememiştim. Fazi'yle birlikte izlediğimiz film aslında hiç de fena başlamadı ama sonradan bitsin diye dua eder hale geldik doğrusu. Sonradan yaptığım araştırma sonucu filmin aslen bir romandan uyarlama olduğunu ve bir de radyo oyunu versiyonunun bulunduğunu keşfettim. Her iki versiyonu da sinema uyarlamasından daha mantıklı geldi bana. Neden derseniz, filmdeki korku unsuru aslında dille, sözcüklerle çok alakalı bir noktadan kaynaklanıyor. Okurken ya da sadece dinlerken çok daha vurucu olabilir gerçekten. Ama böyle bir meseleyi filme aktaracaksanız çok daha usta bir sinemacı olmanız gerekiyor sanki, ya da çok iyi bir senaryo çalışması yapmalısınız. Sonuç olarak, Stephen McHattie'nin gayretli oyununa rağmen, filmi sevemedim.

İzlediğim ikinci filmse Jeff Bridges'e Oscar kazandıran Crazy Heart oldu. Gerçi cümleyi yanlış kurdum galiba. Zira film Bridges'e Oscar kazandırmamış, Bridges filme derinlik kazandırmış. Haksızlık da etmek istemem, filmi ilgiyle izledim ve hiç sıkılmadım, sadece bittikten sonra geriye kalanlar sadece oyuncuları performansları oldu. Yoksa defalarca çekilmiş, bildik bir öyküyü anlatıyor ve kuş da kondurmuyor. Bridges çok iyiydi ama, tekrar etmek lazım. Sahnede de çok iyiydi ( şarkı söylerken ve söylemezken ), kendisiyle kavga ettiği, kendisiyle barışmaya çalıştığı bölümlerde de. Maggie Gyllenhaal ise kendi kuşağının en iyileri arasında bence ve burada da hayal kırıklığı yaratmıyor. Colin Farrell'a olan gıcıklığımı herkes bilir ( In Bruges hariç ) ama burada canlandırdığı tip de gıcık olduğu için cuk oturmuş. Sonuçta, görüntüleri, hikayesi ve özellikle de oyunculukları çok iyi ama unutulmaya mahkum ( Bridges hariç ) bir film. Yine de şunu not düşeyim, şarkılardan birinde çok güzel bir laf vardı: "Funny how falling feels like flying, for a little while" ( meali: Düşmenin bir süre de olsa uçmaya benzemesi ne tuhaf ).

Gelelim haftasonunun son ve asıl filmine: The Sniper. 1952 tarihli filmi birazdan Günün Filmi başlığı altında ele almak niyetindeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder