29.06.2012

Timothy Anderson demişken...


Timothy Anderson sadece Blade Runner için değil başka birçok unutulmaz film için çok güzel afiş/kapak tasarımları yaptı. İşte size bazı güzellikler.










Blade Runner'a pulp yorum


Bilim-kurgu sinemasının en önemli başyapıtlarından Blade Runner için illüstratör Timothy Anderson şahane bir  tasarım yapmış. Filmi bir pulp roman gibi hayal edip, o romanın kapağını tasarlamış Anderson. Çok da güzel olmuş. Kimi detayları da atlamamış bu arada. Örneğin üst köşedeki 2019 sayısı Blade Runner'ın geçtiği tarih. Fiyatı 82 cent ( ki film 1982'de vizyona çıktı) ve yayınevi de Tyrell ( filmdeki "kötü şirket" ). 

Animasyonda eski bir yenilik


Yukarıda afişini gördüğünüz Paperboy kısa metrajlı bir animasyon. Büyük ölçüde siyah beyaz ( ama yakından bakarsanız kimi renkleri fark edebilirsiniz ) olan ve yine büyük ölçüde elle çizilen ( az miktarda CGI da var elbette ) Paperman'in yönetmeni A Bug's Lİfe, Toy Story 2 gibi yapımlarda animatör olarak çalışan John Kahrs. Kahrs'ın seslendirme de yaptığı film şimdiden animasyon meraklılarının nabız atışlarını hızlandırmış durumda. Aşağıdaki fotoğraflardan da anlayacağınız gibi son derece naif ve hatta şiirsel bir üslubu var Paperman'in. Bu da Sylvain Chomet gibi istisnaları bir yanda tutarsanız ( ki çok takip etmediğim Japon ustaları da ekleyebilirsiniz onun yanına ) uzun zamandır Disney/Pixar hakimiyetindeki ve hemen hemen tamamı  3D olan animasyon filmlerden sıkılmaya başlamış daha yetişkin izleyici için bulunmaz bir nimet.




Tomas Alfredson yeni filmine hazırlanıyor


Son yıllarda yakın takibe aldığım yönetmenlerden biri de Tomas Alfredson. İsveçli sinemacı 2008 tarihli filmi Let The Right One In ile gözdelerimin arasına girmişti. Tinker Tailor Soldier Spy ile de yerini sağlamlaştıran Alfredson şu sıralar yeni bir filme hazırlanıyor. gerçi böyle söyleyince sanki kesin bir bilgi gibi durdu ama Alfredson'un yönetmen olarak mı, yoksa yapımcı olarak mı bu filme hazırlandığını henüz kimse bilmiyor. Bilinen şu ki, kendisi gibi İsveçli yazar Astrid Lindren'in çocuk kitabı The Borthers Lionheart'ın film haklarını satın alan Alfredson öyle ya da böyle bir şekilde bu projenin içinde. Filmin senaryosu için Alfredson bir kez daha Let The Right One In'in senaristi ( ve orijinal romanın da yazarı aynı zamanda ) John Ajvide Lindqvist ile birlikte çalışacak.

Bu koltuk Star Wars tutkunları için


Bakalım çıkan her action figure'ü almak için yarışan Star Wars tutkunlarının hangisine nasip olacak bu enteresan koltuk?

Günün Trailer'ı: The Man With the Iron Fists



Haftasonuna girerken biraz eğlenelim istedim. The Man With The Iron Fists akla 70'li yıllarda sinemalarımızda çokça seyredilen "Tek Kollu Kahraman Uçan Giyotine Karşı" benzeri kült filmleri getiriyor. Görüntüler de pek farklı değil, sadece çok daha cafcaflı ve tekno destekli. İşin içinde Quentin tarantino ve Eli Roth gibi bu tür işlerin manyağı isimler de var. Russell Crowe'un kendisine yatakta eğlenmeye davet eden hatunlara ( elindeki kılıca bakarak ) verdiği yanıt tam da Tarantino'nun kalemine layık bence: "Siz işsiniz, eğlenceyse bu".

Bir devrin sonu mu?


Dün birçok sitede Martin Scorsese'nin artık dijital kamerayla film çekeceği ve 35 mm. film kullanmaktan tamamen vazgeçtiği haberini gördüm. Başlıktaki sorum da bu yüzden anlayacağınız. Aslına bakarsanız bu soruya "evet, bir devrin sonu" yanıtı çoktan verilmiş durumda. Günümüzde sinema yapan yönetmenlerin çok büyük bir bölümü dijital çalışıyor. Film kullanan sinemacıların sayısı gitgide daha da azalıyor. Coen Kardeşler bu az sayıdaki sinemacılar arasında yanılmıyorsam. Keza David Cronenberg de 35 mm taraftarlarındandı ama Cosmopolis ile o da karşı tarafa geçti. İşin aslı yakında film üretimi iyice azalacak ve büyük ihtimalle herkes dijital çekmeye başlayacak. Tabii bir süre evvel tamamen duran plak üretiminin yeniden başlaması gibi 35 mm'ye de yeniden dönüş olur mu, kestirmek zor. Ama doğrusu, sinemadaki maliyetlerin yüksekliği göz önüne alınırsa, bana biraz zor görünüyor.


Meselenin daha önemli yanıysa neyle, nasıl çektiğiniz değil, ortaya çıkan ürünün kalitesi bence. Örneğin Nuri Bilge Ceylan dijital teknolojiyi dünyada en iyi kullanan sinemacılardan biri. Sinemanın günümüzdeki önemli öncülerinden biri olan Peter Greenaway de yaklaşık 10 yıldır dijital çalışıyor. Keza her daim avant-garde Jean Luc Godard da günümüzün en yeni dijital teknoljileriyle film çekiyor. Lord of the Rings üçlemesini 35 mm çeken Peter Jackson Hobbit filmlerinde dijitale döndü. Spielberg, Woody Allen gibi sinemacılar hala 35 mm'de ısrar ederken, Soderbergh, Fincher gibi sinemacılar yakın bir zaman önce dijitale transfer oldular. Her iki kampta da çok sağlam filmler çıkabiliyor elbette, ama durum onu gösteriyor ki, sinemanın geleceği büyük ölçüde dijital olacak. Bu da aslında iyi bir şey bana sorarsanız, zira maliyetler ucuzlayacak ve sinema çok daha özgürleşecek. En azından kağıt üzerinde.

27.06.2012

Günün Afişi


Edebiyat uyarlamalarına hep temkinli yaklaşırım. Hele böylesi olağanüstü romanların uyarlamaları beni hepten hayal kırıklığına uğratır. Anna Karenina gibi edebiyat tarihinin zirvesindeki 3 - 5 romandan biri olan bir klasiği sinemaya uyarlamak çoğu zaman katliamdan farksız sonuçlar doğurur. Joe Wright'ın yakında vizyona çıkacak uyarlaması da projede yer alan tüm güçlü isimlere rağmen benzer bir sonuca varacak diye korkuyorum doğrusu. Senaryoyu çağımızın önemli kalemlerinden Tom Stoppard'ın yazmış olması bir fark yaratır mı dersiniz? Göreceğiz. İşin doğrusu Keira Knightley, Jude Law ve Aaron Johnson'dan kurulu kadrodan pek ümidim yok. Tek umudum Stoppard.

Klasik Sahne: When Harry Met Sally



Nora Ephron'un anısına, senaryosunu yazdığı ve romantik komedi türünde yeni bir dönemi başlatan When Harry Met Sally'den bir sahne var bu kez Klasik Sahne köşesinde. Meg Ryan ve Billy Cristal'in başrollerini paylaştığı filmin en ünlü sahnesi herhalde yukarıda yer alan "sahte orgazm" sahnesi olsa gerek. Fazla da iddialı konuşmak istemem ama Meg Ryan kariyerindeki hızlı yükselişi bu sahnedeki performasına borçludur bence. Sahnenin sonundaki espri ise ( "Bana da onun yediğinden verin" ) sinema tarihinin en vurucu tek satırlarından biridir şüphesiz.

Nora Ephron ve İstanbul


Silkwood ve When Harry Met Sally gibi filmleri senaristi; Sleepless In Seattle, You've Got Mail, Julie & Julia gibi filmlerin hem yönetmeni hem de senaristi Nora Ephron 71 yaşında hayata veda etti. Bir süredir kanserle mücadele eden ve bu yüzden sinemadan uzak kalan Ephron daha çok romantik komedi türüyle özdeşleşmiş bir isim ama yazdığı ilk senaryolardan biri olan Silkwood ile de politik gerilim türünde ne kadar yetkin olabildiğini de kanıtlamış bir senarist bence.


Nora Ephron'un "Özleyeceklerim ve Özlemeyeceklerim" başlığı altında bir listesi var internette. Merak edenler tüm listeye buradan ulaşabilir. Benim bu listede dikkatimi en çok çeken şey, "Özleyeceklerim" bölümündeki "Next year in Istanbul" maddesi oldu. Hızlı bir araştırma yaptım ama Ephron'un İstanbul ile olan bağını, yakınlığını çıkaramadım. Filmlerinin tamamını didik didik izlemediğim için belki de benim bilmediğim ama başkalarının bildiği bir bağdır bu. Listenin ilk yer aldığı yer olan "I Remember Nothing" başlıklı kitapta bu konuyla ilgili bir ipucu olabilir belki, bilemiyorum. Yeni bir bilgim olursa yazarım.

26.06.2012

Günün Trailer'ı: Hara-Kiri: Death of a Samourai



Takashi Miike 13 Assassins'in ardından bir samuray filmi daha çekti. Yukarıda filmin trailer'ı var. Masaki Kobayashi'nin 1962 tarihli Harakiri filminin bir yeniden çevrimini yapmış Miike. 13 Assassins çok beğenilmişti, bakalım bu da öyle olacak mı?

Ekşi liste, güzel liste


Ekşi Sözlük ekibinin sinema sitesi Ekşi Sinema hiç de kolay sayılmayacak bir işe kalkışıp "Alternatif Top 250" başlığı altında bir liste derlemiş. IMDB'nin 250 filmlik listesine alternatif olarak hazırlanan bu listeye Ekşi yazarları dışında bazı sinema yazarları da destek vermiş. Listeyi baştan sona gözden geçirdim ve hakkaniyetli bir çalışma olduğuna kanaat getirdim. Ekşi'nin listesi IMDB'nin listesinden farklı olarak kronolojik sıralamayla sunuluyor ve filmler arası bir yarış gözetilmiyor. Bu da açıkçası çok daha doğru bir yaklaşım. Zaten IMDB'de izleyicilerin verdiği puanlar belirleyicidir ve anaakım sinemanın hakimiyeti hissedilir. Özellikle de Hollywood baskındır bu listede. Ekşi liste ise sinemadaki farklı arayışların ön plana çıktığı, hatta zaman zaman sadece entelektüel izleyicilerin ilgi göstereceği türde filmlerin tavsiye edildiği bir derleme olmuş, ki bence hiç sakıncası yok. belki biraz daha fazla Türk filmi olabilirdi listede diye düşünüyorum açıkçası. Bir de her iki listede de beni üzen şey film noir örneklerine yeteri kadar yer verilmemiş olması. Nerede bir Out of the Past, The Big Heat ya da Night and the City? Yine de güzel bir liste olmuş, teşekkürler Ekşi Sinema.


25.06.2012

En komik 50 komedi


Empire dergisinin okurları gelmiş geçmiş en komik 50 filmi seçmiş. Açıkçası Airplane'in zirveyi kaptığı oylamada benim onayladığım çok fazla film yok. Airplane'in komedi anlayışını nedense hiç sevmiyorum. Aynı şekilde Naked Gun, Dumb and Dumber gibi filmler de benim listemde yer almazdı. The Big Lebowski (ki Empire okurları 3. sıraya koymuş ) ise benim listemde 1. olabilir rahatlıkla. Öte yandan Empire listesinde nedense hiç Pembe Panter filmi yok. Üstelik The Party'ye de rastlamadım ki bu durum bence bir hayli şaşırtıcı. Peter Sellers'den sadece Dr. Strangelove var. Monty Phyton filmleri ( Life of Brian ve Holy Grail ) ise ilk 5'e girmiş. Bence de yerleri doğrudur. Judd Apatow ekolü, çok sevdiğim filmler üretmediğinden olsa gerek, benden oy alamazdı ama burada The Hangover ve Superbad gibi görece daha iyi filmleri var ki, olabilir. Tüm listeye ulaşmak için buraya bakabilirsiniz.

22.06.2012

Günün Trailer'ı: The Master



Paul Thomas Anderson'ın yeni filmi The Master Ekim ayında vizyona çıkacak. Scientology benzeri bir tarikatın öyküsünü anlatan filmde Joaquin Phoenix, Philip Seymour Hoffman ve Amy Adams başrollerde.

20.06.2012

CBGB'nin hikayesi beyazperdede


CBGC 1970'li yıllarda, New York'ta punk müziğin doğduğu yer olarak kabul edilen bir gece kulübü. 2006 yılında kapanan bu kulüp aslında çok da punk müziğe mekan olsun diye açılmış bir yer değildi aslında. Zaten adından da anlaşılıyor bu durum: CBGB yani Country Bluegrass Blues. Ama kader bu ya, punk müziğin öncü gruplarından The Ramones ilk kez bu mekanda sahneye çıkınca müzik tarihi yeniden şekilleniyor ve CBGB'nin sahibi Hilly Kristal da adını efsaneler arasına yazdırmış oluyor. Kimler çıkmıyor ki CBGB sahnesine? Blondie, Misfits, Patti Smith, Television, Talking Heads, Mink deVille, The Dead Boys... Liste uzayıp gidiyor. Hemen hemen aynı sıralarda Londra'ya da sıçrıyor punk alevi Sex Pistols, The Clash gibi gruplarla yeni bir dönem başlıyor. CBGC ise yıllar içinde eski ününü kaybediyor ve ne yazık ki 2006 yılında Hilly Kristal kulübün kapılarına kilit vuruyor. Kulüpte sahneye çıkan son isimse Patti Smith.


CBGC'nin hikayesinin filme alınacağı haberi ilk kez 2010 yılının sonlarında duyulmuştu. Aradan geöçen bir buçuk yıl içinde işler biraz yavaş ilerledi ama son bir aydır oyuncu kadrosunun gitgide şekillendiğine dair art arda haberler gelmeye başladı. Son durum şu ki, filmi 2007 tarihli Botlle Shock'ın da yönetmeni olan Randall Miller yönetecek. Çekimler bu ay içinde önce Georgia'da başlayacak ve ardından ekip New York'a geçecek. Hilly Kristal rolünü Alan Rickman'ın üstleneceği filmde Debbie Harry'yi Malin Akerman, Iggy Pop'u Foo Fighters'dan Taylor Hawkins ve The Dead Boys'un gitaristi Cheetah Chrome'u da Rupert Grint canlandıracak. The Big Bang Theory'den tanıdığımız Johnny Galecki'nin müzik menajeri Terry Ork'u, The Borgias'ın oyuncularından Mickey Sumner'ın da Patti Smith'i canlandıracağı filmde ayrıca Freddy Rodriguez, Ryan Hurst, Donal Logue ve Stana Katic gibi isimler de rol alacak.

14.06.2012

Günün Trailer'ı: 360



Brezilyalı sinemacı fernando Meirelles en son 2008 yılında Blindness ile Cannes'da boy göstermiş ama daha önceki filmleri City of God ve The Constant Gardener'ın başarısına erişememişti. Şimdi 360 ile izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Anthony Hopkins, Jude Law, Rachel Weisz gibi isimlerin rol aldığı filmin senaristi ise Frost/Nixon ile adondan övgüyle söz ettiren Peter Morgan.

Coen Biraderler'den Nuri Bilge Ceylan'a selam



Hatırlayanlar olacaktır, 2007 yılında Cannes Film Festivali'nin 60. yılı şerefine Chacun Son Cinema başlıklı bir seri kısa film çekilmişti. Toplam 36 kısa filmin yer aldığı seride dünyanın dört bir yanından sinemacıların filmleri vardı. Coen Biraderlerin çektiği kısa film her ne hikmetse Canal +'te yayınlanan seçkide yer almamıştı. Daha sonra piyasaya çıkan DVD'de de bu filmi bulamıyorsunuz, garip bir şekilde. Ama işte youtube sağolsun, nihayet bu film de günyüzüne çıktı. İşin hoş kısmı filmde Nuri Bilge Ceylan önemli bir yer tutuyor. İzleyince anlayacaksınız.

Prometheus muamması devam ediyor


Bilenler bilir, Prometheus'u beğenmedim. Açıkçası hakkında yaratılan bunca beklentiyi karşılamadı ve Alien gibi bir başyapıtın çok altında kaldı. Ama benim gibi düşünmeyen çok insan var ve onlara da saygı duyuyorum. Olabilir. Öte yandan film vizyona girmeden önce yayınlanan çeşitli viral videolar filme dair bir enigmanın da yaratılmasına yol açmış ve birçokları bu enigma üzerine yorumlarda bulunmuştu. Film vizyona girdikten sonra da muammanın bitmediği anlaşıldı. Filmin sonunda kuyruk jenerikte bir web adresi görülüyor ve bu adrese girenleri de puzzle'ın yeni bir parçasının beklediği anlaşılıyor. What is 10.11.12 sorusunun sorulduğu bu adresi ziyaret edenler Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabıyla karşılaşıyor ve hemen kenarda da yeni bir video beliriyor. İsterseniz ben uzun uzun anlatmayayım da siz kendiniz bir göz atın.

13.06.2012

Bret Easton Ellis'ten ilginç teklif


American Psycho, Glamorama, Less Than Zero gibi romanların kült yazarı Bret Easton Ellis son zamanlarda çok satanlar listelerinin zirvesinden inmeyen Fifty Shades of Grey adlı roman için ilginç bir teklifte bulunmuş. Yazarın twitter'dan yaptığı açıklamaya göre Ellis menejerini aramış ve filme uyarlanması söz konusu olan romanın senaryosunu yazmaya talip olduğunu söylemiş. Filmi en iyi David Croneneberg'in çekeceğini de eklemiş Ellis. Anlaşılan E.L.James'in romanı bir süre daha Hollywood kulislerini meşgul edecek.

Henry Hill diye biri



Henry Hill de kim diye soranlar yukarıdaki ( ya da aşağıdaki ) sahneyi izleyerek az da olsa bir fikir sahibi olabilirler. Martin Scorsese'nin 90'lı yıllarda çektiği en iyi filmlerden biri olan Goodfellas'da Ray Liotta'nın canlandırdığı karakter aslında Henry Hill'den başkası değildi. Hill genç yaştan itibaren mafyanın içinde yer almış ama bir tarihte karşı tarafa geçerek FBI için muhbirlik yapmaya başlamıştı. New York'taki ünlü Lucchese ailesiyle bağlantıları olan Hill 20 yıl boyunca suçla içiçe yaşamış ancak 1980 yılında bir uyuşturucu suçu yüzünden yakayı ele verince hapis yatmak yerine muhbirliği tercih etmişti. Goodfellas filmi de zaten bu hikayeyi anlatır kabaca. Neden şimdi konu ettin derseniz, Henry Hill bugün Los Angeles'da hayata veda etti. 69 yaşındaydı.

Şöhrete çeyrek kala

Yukarıdaki videoda bugün her biri dünya çapında tanınmış bazı oyuncuların üne kavuşmadan önce çektikleri reklam filmlerini göreceksiniz. Örneğin Robert De Niro'nun oynadığı bir otomobil reklamı ya da John Travolta'nın rol aldığı bir ordu tanıtımı gibi. Bazıları ( Dustin Hoffman'ın Volkswagen reklamı gibi ) gerçekten çok matrak, kaçırmayın.

12.06.2012

Die Hard 5'in çekimleri sürüyor


Die Hard serisinin ilk ve 3. filmleri aksiyon sinemasının en başarılı örnekleri arasındadır bana sorarsanız. Arada fena sayılmayacak bir 2. film var, ki sınıfı geçse de öyle defalarca izlenebilecek bir film değildir. Ama serinin 4. bölümünü doğru dürüst hatırlamıyorum bile. O kadar sıradandı bence. Şimdi 5. film geliyor. ne kadar gerekli bilemiyorum doğrusu. Bu tip filmler hep başroldeki karakter ve onu canlandıran oyuncuyla değerlendirilir malum. Jason Bourne, James Bond ya da Dirty Harry gibi. Hepsi de aslında bir dönemi işaret eder. İçlerinden bir tek James Bond farklı dönemlere ayak uydurabilmiştir ki o bile başroldeki aktör kadar başarılı olabilmiştir. Özellikle James Bond söz konusu olduğunda tartışma da hiç bitmez zaten. hala sırf sarışın olduğu için Daniel Craig'i beğenmeyenler var örneğin. Uzatmayayım, 5. Die Hard filmi A Good Day To Die'ın çekimleri Budapeşte'de devam ediyor. Film aslında Prag'da çekilecekti ama sonradan karar değişti ve operasyon Macaristan'a kaydı. Şunu da belirteyim, Budapeşte filmde Moskova olarak karşımıza çıkacak. Filmde yine Bruce Willis başrolde elbette. İlerlemiş yaşı ve yampiri gülümsemesiyle ne kadar ikna edici bir aksiyon kahramanı olacağını göreceğiz ama bence 4. filmde bunun yanıtını almıştık gibi geliyor bana. Merak edenlere söyleyeyim, filmi Şubat 2013'te izleyeceğiz.

Tokyo'nun Jüri Başkanı Roger Corman


Sinemanın gerçek efsanelerinden biri Roger Corman. Üç kuruşa, üç günde, üç film çekebilen adam kendisi. Bir kaç yıl önce İstanbul Film Festivali'nin davetlisi olarak Türkiye'ye de gelmişti hatırlarsanız. 86 yaşındaki sinemacı bu sefer Tokyo Film Festivali'nin jüri başkanlığını üstlenecek. 1994 yılında yine Tokyo'da, ama Genç Sinema Yarışması'na jüri başkanlığı eden Corman yaptığı basın açıklamasında "yeni sinema dehalarını bulacağım için çok heyecanlıyım" demiş.

8.06.2012

Fifty Shades of Grey yeni fenomen mi?


Bir süredir ABD'de çok satan romanlar listesinin ilk üç sırası hiç değişmiyor. E.L James'in erotik roman üçlemesi, yani Fifty Shades of Grey, Fifty Shades Darker ve Fifty Shades Freed haftalardır listenin zirvesini işgal etmiş durumda. Bu yılın Hunger Games'i ya da Twilight'ı ve hatta Ejderha Dövmeli Kız'ı bu üçleme anlaşılan. Öncelikle şunu belirteyim, eğer bir yazar adını E.L. James şeklinde kısaltarak okurun karşısına çıkıyorsa ilk elden cinsiyeti anlaşılmasın diye yapıyordur bunu. Bu örnekte de benzeri bir durum var ve yazar da bir kadın. Tıpkı J.K Rowling gibi. Romanları okumadım ve okuyacağımı da sanmıyorum açıkçası ama elbette hemen Hollywood'da bir harekewt başladı ve herkes romanın sinema uyarlaması hakkında fikirler üretmeye koyuldu. Son dedikodular çiçeği burnunda yönetmen Angelina Jolie'nin Fifty Shades of Grey'i yönetebileceği ihtimalini ortaya koyuyor. Ama şunu da belirteyim ki filmin henüz bir yapımcısı ve senaristi yok. Yani ortada erken başlamış bir dedikodu var sadece. Bekleyip göreceğiz.

7.06.2012

Hugo'nun kamera arkası



Hem de tam anlamıyla kamera arkası. Yukarıda, Hugo filminini sonundaki sahneye ait bir çekim var. Steadicam ile yapılmış bu çekimi tam da kameranın arkasından izliyoruz. Scorsese'nin sahneyi planlamadaki ustalığına bir kez daha hayran kalıyoruz, değil mi?

Günün Trailer'ı: Django Unchained



Quentin Tarantino'nun bir süredir beklenen yeni filmi Django Unchained'in trailer'ı geldi. Film de yılbaşına doğru vizyona çıkacak.

5.06.2012

1. YEFA Ödülleri


Yeşilçam Film Akademisi Ödülleri dün akşam CRR'de yapılan bir törenle sahiplerini buldu. İlk kez verilen ödüller bundan bir süre önce geçtiğimiz yıllarda verilen Yeşilçam Ödülleri'nin yerini aldığında çeşitli polemiklerle gündem olmuştu malum. Ama her türlü çekişmenin ötesinde artık gerçekten sektörün sahiplendiği bir ödül var ve  dün akşam da bu ödüller ilk kez dağıtılarak bir anlamda rüştünü ispat etti.

İlk kez düzenlenen törende kimi aksaklıklar da yaşandı haliyle. İşin aslı bu yanlışlıklar normalde adamı ipe götürür ama tören o kadar samimi ve safiyane bir atmosferde geçti ki gece baştan sona eğlencelik bir seyire dönüştü. Salondakiler de bunun farkına vardı ve herkes doyasıya güldü eğlendi. hatta sonlara doğru Memet Ali Alabora sahneye çıkıp "Gece için özel bir tema belirledik: Organizasyonsuzluk. Metinleri de Heberler ekibi yazdı" diyerek espriyi daha da zirveye çıkardı. İnsanın kendiyle dalga geçebilmesini bir erdem olarak görürüm ve sırf bu tavırları için bile Akademi'yi yürekten kutlarım.

Törende Başar Sabuncu'ya özel bir onur ödülü verildi. Adı Şehir Tiyatroları ile özdeşleşmiş bir tiyatro ve sinema adamının bu ödüle, tam da bu zamanda layık bulunması bir hayli manidardı bence. Başar Sabuncu'yu bir kez de ben tebrik ederim. Sektörün ticari hacmi de es geçilmedi ve Gişe Kıran ödülü geçen yılın en çok hasılat toplayan filmi Eyvah Eyvah 2'ye verildi.


Diğer ödüllerin büyük bölümünü Bir Zamanlar Anadolu'da filmi aldı.Yanlış hatırlamıyorsam, En İyi Ses, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ( Fırat Tanış ), En İyi Erkek Oyuncu ( Taner Birsel ), En İyi Senaryo, En İyi Yönetmen ( Nuri Bilge Ceylan ) ve En İyi Film dahil toplam 9 ödül aldı. En İyi Film ödülü "Yönetmenler kızacak ama bizce filmin sahibi yapımcıdır" diyen Mehmet Altıoklar'ın sözleriyle Zeynep Özbatur Atakan'a verildi ki, gece boyunca BZA'ya verilen tüm ödülleri almak için sahneye çıkan Atakan'ı bir kez de ben can-ı gönülden kutluyorum.


En İyi Kadın Oyuncu Ödülü Türkan filmiyle Rüçhan Çalışkur'a, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü ise Nar filmiyle dil Fırat'a verildi. En İyi Film Müziği Aşk Tesadüfleri Sever filmine, En İyi Film Şarkısı Ödülü ise Nar filmine gitti. Derviş Zaim'in Gölgeler ve Suretler adlı filmiyse En İyi Sanat Yönetimi ve En İyi Kostüm ödüllerini aldı. En İyi Belgesel ödülüyse Yüksel Aksu'nun Sarıkeçililer filmine verildi.

Geceyle ilgili benim tek hayalkırıklığım ise ödül sahiplerinin büyük bir bölümünün törene gelmemiş oluşuydu. Rüçhan Çalışkur, Yüksel Aksu, Selim Demirdelen ve Zeynep Atakan dışında kimse gelmemişti yanılmıyorsam. Oysa bu ilk törene daha geniş katılımlı bir destek verilebilirdi sanki. Neyse, sağlık olsun diyelim ve seneye daha iyisini görmeyi umalım.

4.06.2012

Günün Trailer'ı: Branded



Distopik bilim-kurgu kulvarında bir film Branded, ama komedi yanı ağır basıyor. En azından trailer'dan anladığımız bu. Deli dana hastalığından ilham alan film akla Blob gibi eski filmleri de getiriyor. Oyuncu kadrosunda Max Von Sydow ve Leelee Sobieski gibi tanıdık isimlerin de bulunduğu filmin yönetmeni Jamie Bradshaw. ABD'de vizyona Eylül ayında çıkacak, bizde ise henüz belirsiz.

2.06.2012

Venedik'te Jüri Başkanı Michael Mann


Amerikalı sinemacı Michael Mann bu yılki Venedik Film Festivali'nin Jüri Başkanlığını üstlenecek. En son sinemada Public Enemies adlı filmini izlediğimiz Mann benim kimi filmlerini çok sevdiğim bir yönetmen. Heat, The Insider, Manhunter ve Collateral yönetmenin ilk anda aklıma gelen sevdiğim filmleri. Televizyona da Luck adlı bir dizi veren ama çekimler sırasında atlar öldüğü için bu işi haklı olarak yarım kalan Mann bu yıl 29 Ağustos 8 Eylül tarihleri arasında Venedik'te Altın Aslan jürisinin başına geçecek. Hatırlanacağı üzre geçen yıl bu ödülü Alexander Sokurov'un Faust adlı filmi almıştı.