31.10.2011

Steve McQueen'in itirafları


The'>http://www.nowness.com/day/2011/10/11/1670/the-confessions-of-steve-mcqueen">The Confessions of Steve McQueen on Nowness.com.http://www.nowness.com">Nowness.com.>

Steve McQueen'i ne kadar sevdiğimi artık Devamlılık Hatası takipçileri çok iyi biliyor olmalı. Bu arada oyuncu Steve McQueen'i de çok severim, o ayrı. Son filmi Shame hakkında konuşan Steve McQueen bu kısa söyleşide ilginç şeyler söylüyor. Özellikle "İngiltere'de seks hayatı hakkında konuşacak birilerini bulamadıkları için" Amerika'ya gittiklerini söylediği bölüm çok ilginç geldi bana. Filmi FilmEkimi'nde izlemiş olanlar için daha da kafa açıcı gelecektir eminim.

The Tell-Tale Heart


Yukarıdaki kısa animasyon Edgar Allen Poe'nun ünlü The Tell-Tale Heart ( Gammaz Yürek ) adlı öyküsünden uyarlanmış. 1953 tarihli filmi seslendiren James Mason. Film Kısa Animasyon dalında Oscar'a aday olsa da sonuçta bir Disney yapımına yenilmiş. Bu da Akademi'nin eskiden de şimdiki kadar muhafakazar olduğunun kanıtından başka bir şey değil bana sorarsanız. Tam da Halloween günü bu muhteşem filmi sizlere sunuyor, iyi seyirler diliyorum.

Stone Roses filmi geliyor



90'lı yılların en önemli gruplarından The Stone Roses az sayıda albüm yayınlamasına rağmen müzik aleminde derin izler bırakmıştır. Az derken hemen açayım, biri 1989'da bir de 1994'te topu topu iki ( 2) albüm çıkarmıştır grup. Ve zaten ikinci albümün ardından da dağılmış ve hayranlarının hevesini büyük ölçüde kursaklarında bırakmıştır. fakat gelin görün ki, 2011 yılında The Stone Roses'ın tekrar biraraya geleceği konuşulmaya başlandı. Aslına bakarsanız son yıllarda bu tip reunion hadiseleri sıkça yaşanıyor. The Police, James, Sex Pistols gibi gruplar bu kategooriye örnek teşkil edebilir. Kimileri para sıkıntısı için yeniden toplanıypor elbette ama bir kısmı da kendilerine ikinci bir şans vermek istiyor. The Stone Roses hangi gruba dahil oluyor bilemiyorum ama bunu anlamak için iyi bir fırsat var önümüzde. İngiliz sinemacı Shane Meadows grubun bu yeniden bir araya geliş sürecini filme alacak. This Is England ve Twenty Four Seven gibi başarılı filmlerin yönetmeni Meadows bu iş için iyi bir tercih gibi geliyor bana. Daha önce videoklipler ve kısa müzik belgeselleri de çeken Meadows bir yandan da This Is England serisi için yeni bölümler çekmekle meşgul, arada onu da belirteyim.

27.10.2011

Günün Trailer'ı: Into the Abyss


Werner Herzog'un yeni belgeseli Into the Abyss: A Tale of Death, A Tale of Life geçtiğimiz Eylül ayında ilk kez seyirciyle buluşmuş ve eleştirmenlerden büyük övgüler almış bir film. Cinayetten hüküm giymiş iki mahkumun öyküsünü anlatan film Truman Capote'nin ünlü In Cold Blood'ıyla karşılaştırılıyor. Festival yöneticilerine acilen duyurulur.

Martin Scorsese'den yeni bir uyarlama


Usta yönetmen bu kez bir esrarengiz bir suç ve gerilim romanını beyazperdeye uyarlayacak. Son yıllarda bir hayli popülerleşen Norveçli yazar Jo Nesbo'nun The Snowman adlı romanını filme aktaracak olan Scorsese'nin son filmi Hugo cabret de bir edebiyat uyarlamasıydı bildiğiniz gibi. Gerçi elinde birden fazla proje biriken ( Sinatra filmi de bunlardan biri ) Scorsese'nin ilk hangi filme başlayacağı bilinmiyor ama The Snowman de olası listedeki yerini almıl gibi görünüyor. Anlaşılan kuzeyin karlı coğrafyalarında geçen gizemli polisiyeler ( örnek; The Girl With The Dragon Tattoo ) Scorsese'nin de iştahını kabartmış.

24.10.2011

Günün Afişi


Cannes'da Eleştirmenler Haftası bölümünde gösterilen ve bu bölümün büyük ödülünü alan Take Shelter yönetmenliğini Jeff Nichols'ın üstlendiği bir drama. Filmi izleyemedim ama çok merak ettiğimi itiraf edeyim. Nichols'ın ilk filmi Shotgun Stories'i de ilk fırsatta bulup izleyeceğim. Her iki filmde de Michael Shannon oynuyor ki kendisi tıpkı aşağıda saydığı Britanyalı aktörler gibi yakından takip ettiğim bir oyuncu. Amerika'da da bir grup aktör var ki gerçekten dikkate değer işler çıkarıyorlar. Shannon da onlardan biri. Ama bu konunun sırası değil şimdi. Take Shelter'ın afişi bile insanda merak uyandırmıyor mu bu arada?

Roma Film Festivali'ne dair


Bundan 5 yıl önce Venedik Film Festivali'ne inat ya da rakip olsun diye başlatıldı Roma Film Festivali. Gerçi Venedik'in dünyadaki ağırlığına denk gelmesi zor ama Roma'da da fena işler olmuyor. Örneğin bu yıl Pier Paolo Pasolini'ye ayrılmış bir sergi var. Daha önce Sergio Leone ve Federico fellini için de böylesi saygı duruşu niteliğinde sergiler yapılmıştı Roma'da. Bu yıl saygıda bulunulan tek kişi Pasolini değil bu arada. Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz, İtalyan sinemasının efsane oyuncularından Monica Vitti, filmlerinden oluşan bir seçkiyle, festivalde anılan bir diğer isim. Ayrıca yine Vitti için geniş bir de fotoğraf sergisi düzenleniyor. Turner ödüllü Douglas Gordon'ın 24 Hour Psycho adlı video enstelasyonu da yeni bir versiyonuyla festivaldeki sergiler arasındaki yerini alacak. Festivalde ayrıca Marc'Aurelio oyunculuk ödülü de Richard Gere'e verilecek. Gere festivalde kendisine başrol veren ilk yönetmen olan Terrence Malick'in ikinci filmi Days of Heaven'ın sunumunu da yapacak. 6. Roma Film Festivali 27 Ekim'de başlayacak ve 4 Kasım'da sona erecek.

Michael Sheen sahnede Hamlet'i canlandıracak


Daha önce de söylemişimdir muhakkak ama tekrar edeyim; Michael Sheen son dönemde takip ettiğim ve çok takdir ettiğim oyunculardan biri. Aslında son zamanlarda beğenerek izlediğim bir sürü oyuncu var. Özellikle İngiliz aktörler fena halde iyiler. Michael Sheen'in yanı sıra Steve Coogan, Paddy Considine, David Thewlis, Andrew Garfield, David Morrissey, Robert Sheehan, liste uzuyor. 42 yaşındaki Sheen daha önce Tony Blair ( The Queen ), David Frost ( Frost / Nixon ), Brian Clough ( The Damned United ) gibi gerçek hayattan karakterleri canlandırmış ve hızla Hollywood'a transfer olmuştu. Ama anlaşılan o ki bir ayağı hep sahnede. Zaten Frost/Nixon'ı da sinemadan önce sahnede oynamıştı. Şimdi de Hamlet'i canlandıracak. Gerçi yaşı biraz geçkince gibi ama daha önce kimler oynamadı ki Hamlet'i. Yanılmıyorsam Hamlet'in ideal yaşı 33'tür. Sheen de çok büyük göstermiyor neyse ki. 28 Ekim'de Londra'daki Young Vic'te başlayacak olan oyun 21 Ocak'a kadar devam edecek.

20.10.2011

Halloween afişleri


Malum Halloween yani Cadılar Bayramı yaklaştı. Gerçi bizim kültürümüzde olmayan bir bayram ama benim gibi korku sineması meftunları yine de Halloween dendiğinde içten içe bir gülümser.

River Phoenix'i özleyenlere müjde


Bilindiği üzre River Phoenix çok genç bir yaşta, 23 yaşında uyuşturucuya kurban gitmişti. 1993 yılında hayata veda ettiğinde kuşağının en yetenekli oyuncularından biri olduğu konusunda herkes hemfikirdi ve yerini dolduran biri de hala gelmedi doğrusu. Phoenix, Johnny Depp'in işlettiği The Viper Room adlı gecekulübünün önünde yığılıp kaldığında çekimleri bir süredir devam eden bir filmde çalışıyordu ve filmin bitmesine de topu topu 11 gün kalmıştı. Yönetmenliğini George Sluizer'ın üstlendiği Dark Blood adlı filmde Judy Davis ve Jonathan Pryce gibi isimler de rol alıyordu. Tam 18 yıldır bitmemiş bir halde bekleyen filmle ilgili yeni gelişmeler olduğu haberi geldi bugün. Sluizer'ın söylediğine göre eksik kısımlar tamamlanmak üzereymiş ve bir aksilik olmazsa film önümüzdeki yıl gösterime çıkabilirmiş. Sluizer eksik kalan bölümler için bir seslendirme yapmak istediğini ve River Phoneix'in sesi olarak da kardeşi Joaquin'e teklif götürmeyi planladığını söylüyor. River Phoenix'i özleyenlere duyurulur.

19.10.2011

Günün Trailer'ı: Margin Call


FilmEkimi'nde gösterilen Margin Call'un altyazı çevirilerini ben yaptım ve doğrusu filmi birden fazla kez izlemiş oldum. Bana biraz Glengarry Glen Ross'u biraz da Wall Street/Boiler Room gibi filmleri anımsattı. Çok sağlam bir kadrosu ve iyi bir senaryosu var. Gösterime girdiğinde kaçırmayın derim.

17.10.2011

The Twilight Zone'u kim yönetecek?


Bir dönem Türkiye'de de gösterilen efsane dizi The Twilight Zone pek yakında sinemaya uyarlanacak. İlk kez 1959 yılında yayınlanan ve aralıklı olarak 2000'li yıllara kadar 3 farklı seri halinde izleyiciyle buluşan dizinin 1983 yılında bir sinema versiyonu yapılmıştı. Ama o versiyon aralarında Steven Spielberg ve John Landis'in de bulunduğu 4 yönetmen tarafından, 4 hikaye olarak çekilmişti.

Günün Trailer'ı: Shame


Maalesef FilmEkimi'nde izleme fırsatım olmadı Shame'i. Ama vizyona gireceğini umuyor, sabırsızlıkla bekliyorum.

14.10.2011

Woody Allen'ın yeni filmi


Şu sıralar Midnight In Paris adlı filmi vizyonda olan Woody Allen yeni filmi üzerinde çalışıyor bir süredir. Önümüzdeki sonbahar vizyona çıkacağına kesin gözüyle bekebileceğimiz filmin adını Nero Fiddled koymuş Allen. 4 ayrı bölümden oluşan filmde Amerikalı ve İtalyan oyuncular rol alıyor. Kimler mi var? Alec Baldwin, Roberto Benigni, Penelope Cruz ( araya bir de İspanyol karışmış gördüğünüz gibi ), Judy Davis ( bir de Avustralyalı ), Jesse Eisenberg, Greta Gerwig, Ellen Page ve Alessandra Mastronardi. Ha, unutmadan, filmde Woody Allen da rol alacak. Son bir not, Midnight In Paris yönetmenin en çok hasılat toplayan filmi olmuş.

Marilyn Monroe'nun kayıp fotoğrafları


1953 yılında, Marilyn Monroe'nun The River of No Return filmini çektiği sırada fotoğrafçı John Vachon ünlü yıldızın bir seri fotoğrafını çekmiş, bu fotoğrafları çok küçük bir kısmı LOOK dergisinde yayınlanmıştı. Diğer fotoğraflar ise yakın bir zamana kadar kayıp kabul ediliyordu. Nihayet 60 yıl sonra negatifler saklandığı yerden çıkartıldı ve Marilyn, August 1953: The Lost LOOK Photos adında bir kitapta toplandı. İşte bu fotoğraflar o kitaptan. Fotoğrafların bazılarında Marilyn Monroe'yu koltuk değneğiyle ya da ayağında sargıyla göreceksiniz, çünkü oyuncu çekimler sırasında bileğini incitmiş. Ayrıca bir fotoğrafta da yanında gelecekteki eşi, beysbol yıldızı Joe Dimaggio var. Kesmeden sonra devam ederseniz tüm fotoğrafları görebilirsiniz.

13.10.2011

Günün Trailer'ı: Sleeping Beauty


Jane Campion sunar ibaresiyle gelen film Julia Leigh imzasını taşıyor. Cannes'da da yarışan Sleeping Beauty oradan bir ödül çıkaramamıştı gerçi ama yine de merak uyandırıyor doğrusu.

12.10.2011

23. Bond'un kötü adamı Javier Bardem


Bir süredir böyle bir dedikodu dolaşıyordu ve nihayet kesinleşti. Sam Mendes'in çekeceği 23. James Bond filminini kötü adamı ( ya da kötü adamlarından biri ) Javier Bardem olacak. Filmde Ralph Fiennes'in oynayıp oynamayacağı henüz kesinleşmedi ama genç aktör Ben Whishaw'un kadroda olduğu doğrulandı. Daha önce Perfume ve Bright Star gibi filmlerle The Hour adlı TV dizisinde oynayan Whishaw bana sorarsanız kuşağının en yeteneklei isimlerinden biri. yeni Bond'a bir derinlik getireceğinden şüphem yok. Öte yandan filmde Harry Potter serisinden tanıdığımız ( Narcissa Malfoy rolündeydi kendisi ) Helen McCrory de rol alacak.

FilmEkimi'nden: Snowtown


Aslında evden Contagion'a gitmek üzere çıkmıştım ama Soderbergh o denli popüler oldu ki son yıllarda filme yer kalmamış. Açıkçası çok da üzülmedim, zira Contagion nasılsa vizyona girecek ve izlemek için fırsatım olacak. Aynı saatte Atlas'ta oynayan Snowtown'a gitmeye karar verdim ben de.

Shane Carruth nihayet!


Primer'i izleyip de beğenen herkesin başlıktaki "nihayet" nidasına katılacağından eminim. Carruth hemen herşeyini tek başına üstlendiği ( yönetmen, senarist, oyuncu, besteci, kurgucu ve tüm filmi topu topu 7000 dolara kotaran bir yapımcı ) ilk filmi Primer ile Sundance'te büyük jüri ödülünü kazanmıştı. Ama tüm bunlar 2004 yılında oldu.

Steve McQueen'in yeni filmine dair


Steve McQueen'in yeni filmi derken Cuma gecesi FilmEkimi kapsamında gösterilecek Shame'den bahsetmiyorum. Bir aksilik olmazsa saat 24'teki gösterime gitmek niyetindeyim ve izlenimlerimi de size aktaracağım elbette. Başlıktaki film McQueen'in yakında çekmeye başlayacağı filmle ilgili.

Günün Trailer'ı: The Avengers


Süper kahraman filmleri son yıllarda çok popüler malum. The Avengers ise şimdiye kadar çekilen en iddialı süper kahraman filmlerinden biri, hatta belki de en iddialısı. Oyuncu kadrosu tek kelimeyle müthiş. Ben The Dark Knight haricindeki hemen tüm süper kahraman filmlerinin vasat olduğuna inanıyorum ama The Avengers'ı da merak ediyorum doğrusu. Film 4 Mayıs 2012'de vizyona girecek.

10.10.2011

Antalya notları


Bu yıl Antalya Film Festivali maceram daha önceki yıllara göre çok daha kısa sürdü. Yarışma filmleri arasından topu topu bir film izleyebildim ve onu da çok beğendiğimi söyleyemem. Ama isterseniz en baştan başlayayım.

7.10.2011

Günün Trailer'ı: Young Adult


Up In The Air'in yönetmeni Jason Reitman'ın senaryosunu Diablo Cody'nin yazdığı yeni filmi Young Adult önümüzdeki aylarda vizyona girecek. Başrolünü Charlize Theron'un oynadığı filmde Patrick Wilson ve komedyen Patton Oswald da var.

Günün Afişi


Steve McQueen'in yeni filmi Shame son anda FilmEkimi programına eklendi. Kaçırmamakta fayda var.

Transformers'ın önlenemez yükselişi


Burada Bertolt Brecht'e yaptığım göndermenin ironik bir olumsuzlama ( bozuk bir ifade olmamıştır inşallah ) olduğunu fark ettiğinizi umarım. Gişe rekorlarının popülist bir çizgiyi gösterdiğinin farkındayım ve bu da sinemanın sevmediğim yüzünün bir tezahüründen başka bir şey olmuyor ne yazık ki. Benim sevdiğim bir film keşke gişe rekorları kırsa da şaşırsam. Ama şunu da söyleyeyim böylesi bir dünyada, bu duruma sevinmekten ziyade kendimden şüphe duyarım. Hala Transformers'ın rekorunu merak ediyorsanız, kesmeden sonra okumaya devam ediniz.

5.10.2011

Günün Trailer'ı: Marwencol


Tesadüfen keşfettiğim ama izleme şansı bulamadığım bu belgesel geçtiğimiz yılın en çok ödül alan filmlerinden biri. Marwencol, 2000 yılında uğradığı bir saldırının ardından hafızasının büyük kısmını yitiren Mark Hogancamp'in gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Hafızasını yeniden kazanabilmek için tedaviye ayıracak parası olmayan Hogancamp kendine bir hobi buluyor ve hayatını minyatür bir 2. Dünya Savaşı yaratmaya adıyor. İşte Marwencol daha çok bu yaratımın ve Hogancamp'in kendini keşfetme macerasının bir dökümü. Kamera arkasındaysa ilk filmini çeken Jeff Malmberg var. Bu filmin vizyona girmeyeceğine emin olduğum için buradan IKSV ve IF yöneticilerine seslenmek istiyorum. Marwencol'ü getirin lütfen, ki izleyebilelim.

Werner Herzog bu kez kötü adam


Doğrusu bu haber benim pek ilgimi çekti ve çok da hoşuma gitti. Bilenler bilir, Werner Herzog'u yaşayan en iyi yönetmenlerden biri sayarım. Her filmiyle beni şaşırtmayı ya da yerime oturtmayı ya da aklımı kurcalamayı bilen bir sinemacıdır Herzog. Belgesellerini hele kurmacalarından bile çok severim sıklıkla. Bazı filmlerinde kendisini canlandırır ki tadından yenmez. Bazı filmlerinde de anlatıcı rolünde işin içindedir ve o kendine has ingilizce telaffuzuyla adeta izleyeni ( ya da dinleyeni ) hipnotize eder. Bu kısa girizgahtan sonra geçelim günün haberine. Yukarıdaki başlığın ne anlama geldiğini merak ediyorsanız lütfen kesmeden sonra okumaya devam edin.

Coen Biraderler televizyona mı geçiyor?


Garip ama gerçek. Coen Biradeler ve Fox bir televizyon dizisi için anlaşmış durumdalar. Dzinin adı Harve Karbo olacak. Komedi türündeki dizide Los Angeles'ta yaşayan bir özel detektifin maceralarını izleyeceğiz. Başrollerde kimin olacağı hakkında henüz bir bilgi yok ama dizinin Los Angeles'ta geçeceği de göz önüne alınırsa Hollywood'dan birçok ünlüyü görmek şaşırtıcı olmayacaktır kanaatindeyim. Bu arada hemen hatırlatayım, Coen Biraderler şu sıralar farklı aşamalardaki üç film üzerinde çalışıyor. Bu filmler ne derseniz: 1. Gambit, 2. Suburbicorn ve 3. Inside Llewyn Davis.

4.10.2011

Güzel İşler


Bunlar da işi iyice maça döktüler. Daha önce 2 raund yapılan Quentin vs Coen karşılaşmasının şimdi de 3. raundu geldi. Size daha önceki raundlardan seçmeler sunmuştum hatırlarsanız. Şimdi de bu raunddan seçtiklerim geliyor. Lütfen kesmeden sonra devam ederek bazıları gerçekten çok hoş tasarımlara bir göz atın.

Polanski: "Elbette pişmanım"


Tahmin edileceği gibi Roman Polanski yukarıdaki sözleri yetişkin hayatının yarısına yakın bir kısmını sürgünde geçirmesine sebep olan o meşhur suçuyla ilgili olarak sarf etti. 1977 yılında 13 yaşında bir genç kızla cinsel ilişkiye girdiği için hapse mahkum edilen ve çareyi ABD'den kaçmakta bulan ünlü yönetmen geçtiğimiz yıllarda bu suç yüzünden bir süre ev hapsinde kalmıştı. Bu süre zarfında kendisiyle bir belgesel de çekildi hatta. Roman Polanski: A Film Memoir adlı bu belgeselde Samantha Geimer için "O hem benim hem de basının kurbanı oldu" dedi. Zürih'teki film festivaline katılmak üzere İsviçre'ye giden Oscar ödüllü yönetmen Pazar günü televizyonda yayınlanan bir söyleşide de "33 yıldır pişmanlık çekiyorum. Elbette pişmanım" diyerek konuyla ilgili görüşlerini net bir şekilde ifade etti.

Günün Trailer'ı: Norman


Jonathan Segal'in ikinci uzun metrajlı filmi Norman bir gençlik draması. Yukarıdaki görüntüler fena bir film değilmiş izlenimi veriyor ama yine de garantisi yok elbette.

3.10.2011

Günün Afişi


Lars Von Trier'nin son filmi Melancholia'yı izleyecek miyim bilemiyorum, ama bu poster çalışmasını beğendim doğrusu. Özellikle serinin son posteri matrak. Yukarıda sadece bir tanesi var ama kesmeden sonra diğerlerini görebilirsiniz.

Son Durum: Django Unchained


Son birkaç haftadır Tarantino'nun yeni filmi Django Unchained ile ilgili haberlere rastlıyor ama fazla yüz vermiyordum. Nihayet bugün "yeter" dedim ve bunları topluca size aktarmaya karar verdim. Lütfen kesmeden sonra okuyunuz.