31.08.2012

Günün Afişi


Korku sinemasının klasiklerinden The Texas Chainsaw Massacre neredeyse 40 yıldır kült statüsünü koruyor. Bu geçen süre zarfında birçok taklidi türediği gibi bir sürü de devam filmi, remake'i vs. yapıldı, ama hiçbiri ilk filmin büyüsünü yakalayamadı. Ocak 2013'te vizyona çıkacak yeni versiyon ise Takers ile dikkatleri çeken John Luessenhop'un imzasını taşıyor. 3 boyutlu gösterilecek filmde Leatherface'i ilk filmde canlandıran Gunnar Hansen da yer alacak. İddialı bir girişim elbette ama ben yine de günün modasına uyularak 3 boyutlu bir şekilde salonlara sürülecek bu yeni versiyondan da hiç umutlu değilim.

Yeni bir Expendables, ama kadınlarla


Bu haber ben tatildeyken geçmiş ama görünce yine de kendimi alamadım ve sizlerle paylaşayım istedim. belki siz de benim gibi gözden kaçırmış olabilirsiniz. The Expendables'ın ( ilkini izlemiştim ama yenisi hakkıbnda fikrim yok, ilkinin daha abartılı olduğunu düşünmem dışında ) gişedeki önlenemez yükselişi üze3rine bazı aklıevveller filmin bir de kadın versiyonunu çekmeyi düşünmüşler. Fena fikir değil aslında ama tabii feminist bir içerik becerebilirlerse. Judge Dredd ve Killing Them Softly gibi filmlerin yapımcılarından Adi Shankar hemen kolları sıvamış ve bir senaristle anlaşmış. Dutch Southern adlı senaristin yazmaya başladığı filmle ilgili başka da bir bilgi yok ama insan böyle bir filmde hangi oyuncuların oynayacağını merak ediyor elbette. Yukarıda gördüğünüz fotoğraf tabii ki akla ilk gelen isimlerden biri olan Pam Grier'a ait ama onun bu filmle ilgisi şimdilik sadece tahmin ya da spekülasyon. Benim aklıma elbette daha önce de aksiyon filmlerinde rol almış Drew Barrymore, Lucy Lui ( Charlie's Angeles ), Uma Thurman ( Kill Bill ), Franka Potente ( Run Lola Run ), Natalie Portman ( Leon ), Rihanna ( biraz zorladım galiba ), eskilerden Angie Dickinson ( gerçi 80 yaşında artık ) gibi isimler geliyor. Önerisi olan?

Günün Venedik filmi



Malum 69. Venedik Film Festivali başladı. Birçok filmin dünya prömiyerini yaptığı festivalde Altın Aslan için 18 film yarışıyor. İlk gala yapan filmlerden biri yukarıda görüntülerini izlediğiniz The Iceman oldu. İsrailli sinemacı Ariel Vromen'in imzasını taşıyan filmde Michael Shannon, Vinona Ryder, Ray Liaotta, Chris Evans ve James Franco gibi oyuncular başrollerde. Michael Shannon benim son yıllarda çok beğenerek izlediğim oyunculardan biri. ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen aktörlerden, ki bunu iyi manada söylüyorum. Herzog'un My Son My Son What Have You Done filminde harika bir performansı vardı örneğin. Öte yandan Venedik'ten gelen ilk yorumlar filmin çok da başarılı olmadığı yönünde. Merak ediyorum elbette.

30.08.2012

Terrence Malick'in hışmına uğrayanlar



Stanley Kubrick öleli beri onun kalibresine yaklaşabilen tek sinemacı Terrence Malick oldu herhalde. Malick de akla Kubrick'i getirecek titizliklerin, takıntıların adamı. Hele montaj aşamasında filmini yeniden var eden yırtıcı çalışma tarzı dillere destan. Kimileri montajda filmi yeniden yazdığını bile söylüyor. Bazı sahneleri ve hatta kimi karakterleri montaj masasında tamamen yok ettiği herkesçe bilinen bir gerçek. Son filmi To The Wonder'da da aynı şey olmuş nitekim. Şu sıralar devam etmekte olan venedik Film Festivali'nde yarışan To The Wonder'ın oyuncuları arasında Oscar ödüllü rachel Weisz da vardı örneğin, ama tabii Malick montajda fikrini değiştirene kadar. Artık Weisz yok. Yine Malick'in hışmına uğrayan bir başka oyuncu da Barry Pepper olmuş. Sadece o da değil, Michael Sheen ve Amanda Peet de filmde rol alan ama montajda yol edilen isimler. Ne diyelim, Malick bilir.

Günün trailer'ı: The Words



Jeremy Irons'ın o muhteşem sesi bile yeter aslında. Bradley Cooper, Dennis Quaid, Olivia Wilde, Zoe Saldana gibi oyuncuların da rol aldığı The Words yakında ABD'de vizyona çıkıyor. Umalım da iyi olsun.

Ryan Gosling yönetmenliğe hazırlanıyor


Ryan Gosling hiç şüphe yok kuşağının en iyi aktörlerinden biri. Onu ilk filmlerinden biri olan The Believer'da izlediğimde deyim yerindeyse gözlerime inanamamıştım. O kadar iyiydi. Sonra bir süre inişli çıkışlı bir kariyer sürdürdü ama son yıllarda iyice toparladı ve parladı. İyi oyuncuların birçoğu gibi çok da zeki bir adam kendisi ve yönetmenliğe el atıyor oluşu da çok şaşırtıcı değil bu anlamda. Toronto Film Festivali'nde ilk yönetmenlik denemesi How to Catch A Monster için finans bulma çalışmaları yapacak, yurtdışı satışları için görüşmelerde bulunacak. Başrolünü Mad Men'den tanıdığımız Christina Hendricks'in üstleneceği filmin çekimleri 2013 baharında başlayacak. Bilim-kurgu fantazi türündeki filmin senaryosu da Ryan Gosling tarafından yazılacak.

Kubrick'in simetri takıntısına dair



Yukarıda Stanley Kubrick'in filmlerinden bazı sahnelerin kullanıldığı bir video kolaj var. Bu sahneler, hemen fark edeceğiniz gibi, usta sinemacıda nasıl bir simetri takıntısı olduğunu gözler önüne seriyor. Tüm çekimlerin izleyici bakış açısından bir perspektifle çekildiği bu sahneler bir anlamda Kubrick'in çalışma tarzına ve sinema diline dair ipuçları da veriyor. Kolajı bir araya getiren kogonada iyi bir iş çıkarmış bence.

The Killers'ın konser filmi Werner Herzog'tan


Müzik ve sinemanın içiçe geçtiği alanlar çoktur ama ben en çok böylesi olanlarını seviyorum. Yani usta bir sinemacının bir müzisyen ya da grup hakkında çektiği belgeselleri ya da konser filmlerini. Martin Scorsese'nin böyle çok filmi vardır örneğin. Yeni aldığım bir habere göre dünyanın sayılı yönetmenlerinden biri olduğuna kanaat ettiğim Werner Herzog da bir konser filmi çekecekmiş. Las Vegas'ın medarı iftiharı The Killers'ın American Express Unstaged serisi kapsamında vereceği konseri Werner Herzog rejisiyle 18 Eylül'de youtube'dan izleyebilirsiniz. 2010'dan bu yana süren aynı seride yer alan diğer konserler ve yönetmenler de şöyle: Arcade Fire konserini Terry Gilliam, My Morning Jacket konserini Todd Haynes, Duran Duran konserini David Lynch ve Coldplay konserini Anton Corbijn çekmişti.  

29.08.2012

Zanussi yeni filmine hazırlanıyor


Polonya sinemasının usta yönetmenlerinden Krzysztof Zanussi ( yıllar önce festivalde izlediğim Constant Factor filmini unutamam ) 2013 baharında yeni filminin çekimlerine başlayacak. Bu haberi okuduğumda farkettim ki uzun zamandır yeni bir Zanussi filmi izlemedim, düzenli film çektiği halde. Gerçi bir önceki filmi 2009 tarihli ama 2000'li yıllarda 7 film çekmiş üstat. Kendimi kınıyor ve ilk fırsatta açığımı kapatma söz veriyorum. Ustanın yeni filmine gelince... The Inner Voice adlı yeni Zanussi filmi Polonya, Rusya ve İtalya yapımı bir psikolojik dram. İnanaç, sadakat, ihaney gibi kavramlar etrafında şekillenen filmi en iyi ihtimalle 2013 sonbaharında izleyebileceğiz.

Venedik Film Festivali başlıyor

Terrence Malick'in son filmi To The Wonder Altın Aslan yarışında

Bu yıl 69. kez düzenlenen Venedik Film Festivali aslında 80 yaşında. İlk kez 1932 yılında düzenlenen ama kimi yıllar yapılmayan ( 2. Dünya Savaşı yılları örneğin ) festivalde bu yıl Altın Aslan için güçlü yönetmenlerin filmleri yarışıyor. İşte size bu yılın listesi.

Takeshi Kitano bu yıl Outrage Beyond ile festivalde

The Master - Paul Thomas Anderson ( ABD )
Apres Mai - Olivier Assayas ( Fransa )
At Any Price - Ramin Bahrani ( ABD )
Bella Addormentata - Marco Bellocchio ( İtalya, Fransa )
La Cinquieme Saison - Peter Brosens & Jessica Woodworth ( Belçika, Hollanda, Fransa )
Fill The Void - Rama Burshtein ( İsrail )
E Stato Il Figlio - Daniele Cipri ( İtalya )
Un Giorno Speciale - Francesca Comencini ( İtalya )
Passion - Brian De Palma ( Fransa, Almanya )
Superstar - Xavier Giannoli ( Fransa, Belçika )
Pieta - Kim Ki-duk ( Güney Kore )
Outrage Beyond - Takeshi Kitano ( Japonya )
Spring Breakers - Harmony Korine ( ABD )
To The Wonder - Terrence Malick ( ABD )
Sinapupunan - Brillante Mendoza ( Filipinler )
Linhas De Wellington - Valieria Sarmiento ( Portekiz, Fransa )
Paradies: Glaube - Ulrich Seidl ( Avusturya, Fransa, Almanya )
Izmena - Kirill Serebrennikov ( Rusya )

Brillante Mendoza son filmi Sinapupunan'ın setinde

Elbette yukarıdaki listede ilk göze çarpan isimler Malick, P.T. Anderson, Kim Ki-duk, Kitano gibi yönetmenler. Bunların herhangi biri Altın Aslan'ı alsa sürpriz olmaz. Ama Mendoza, Seidl, Assayas gibi son yıllarda sık sık festivallerde boy gösteren sinemacıları ve Bellocchio, De Palma gibi eski toprak ustaları da unutmamak lazım. Bu gibi festivallerin en güzel yanı olan yeni keşifleri ise heyecanla bekliyoruz tabii. Son olarak, farklı bölümlerde yarışan Yeşim Ustaoğlu imzalı Araf ve Ali Aydın imzalı Küf'e de başarılar dilerim.



Günün Trailer'ı: Passion



Brian De Palma'nın son filmi Passion önümüzdeki günlerde Venedik'te dünya prömiyerini yapacak, ardından Toronto'da gösterilecek. Başrollerde çok sevdiğim Noomi Rapace ile çok sevmediğim Rachel McAdams var. Hayırlısı diyelim.

28.08.2012

Günün trailer'ı: The Master



Venedik ve Toronto gibi festivallerde görücüye çıkacak olan The Master'ın muhtemelen son trailer'ı bu. Paul Thomas Anderson'ın filmi yılın en merakla beklediğim yapımlarından biri doğrusu. Türkiye vizyonu Şubat 2013 gibi görünüyor ama belki FilmEkimi'nde izleyebiliriz.

Berlin'de Jüri Başkanı Wong Kar Wai


63. Berlin Film Festivali'nin jüri başkanlığını Çinli sinemacı Wong Kar Wai üstlenecek. 1988 tarihli As Tears Go By adlı ilk filminden bu yana dünya sinemasının en önemli ustalarından biri haline gelen Wong Kar Wai 1997 tarihli Happy Together ile Cannes'da En İyi Yönetmen ödülüne layık bulunmuştu. Yönetmenin unutulmaz filmleri arasında In The Mood For Love, Fallen Angels ve Ashes Of Time ilk akla gelenler.

27.08.2012

Sırada Justice League var


The Avengers'ın gişede yakaladığı başarılı performans herkesin ağzını sulandırdı haliyle. Şimdi de DC Comics'in The Avengers'a cevabı ( ki aslında tam tersidir, yani önce Justice League sonra The Avengers gelmiştir ) olan Justice League için kolları sıvadı Hollywood. Bu sefer de Superman, Batman, Wonder Woman, Flash, Green Lantern, Aquaman gibi DC Comics bünyesindeki süper kahramanları bir arada izleyeceğiz. Tabii bu rolleri kimler canlandıracak, filmi kim çekecek gibi sorular henüz yanıtsız. Muhtemelen Warner Bros.'un çekeceği film için en büyük yönetmen adayları Wachowski Kardeşler gibi görünüyor. Ama tüm bunlar şimdilik dedikodu elbette.

The Dark Knight Rises için alternatif son



Filmi izleyenlerin daha büyük bir keyifle izleyeceğini tahmin ettiğim yukarıdaki videoda The Dark Knight Rises için kimi alternatifler önerilmiş. Bazıları çok komik hakikaten.

Günün Trailer'ı: Side By Side



Tatil bitti ve döndüm gördüğünüz gibi. Yukarıdaki trailer Keanu Reeves'in günümüzün baba yönetmenlerinden David Lynch, Martin Scorsese, George Lucas ( ve başkalarıyla ) yaptığı söyleşilerden oluşan Side By Side adlı filme ait. Bir beşgesel olan Side By Side film çekme tekniklerinin nasıl dönüştüğünü ve usta sinemacıların nasıl çalıştığına dair kimi ipuçları sunuyor.

15.08.2012

Müşfik Kenter 1932 - 2012


Sinemada en unutulmaz rolünü daha birkaç gün önce kaybettiğimiz Metin Erksan'ın Sevmek Zamanı adlı filminde oynamıştı. Tiyatrodaysa Bir Garip Orhan Veli'den Van Gogh'a sayısız unutulmaz performansı vardır. Türk tiyatrosunun en önemli aktörlerinden biriydi Müşfik hoca. Her ne kadar ölümüne çok üzülsem de Müşfik hocayı hep gülümseyerek hatırlayacağım. Son derece esprili, hınzır, duygusal, içten ve eğlenceli biriydi. Benim hocam olmadı belki ama ( ben diğer konservatuarda Yıldız Kenter'in öğrencisiydim ) kendisiyle bir iki kere aynı sahneyi paylaştığımda çok şey öğrendim ondan.

Dediğim gibi Müşfik hocayı hep çok güzel, hep gülümseyerek anacağım. Onunla uzun yıllar çalışmış bir arkadaşımın anlattığı bir olay gelir aklıma her Müşfik Kenter adı geçtiğinde. Zamanın Cumhurbaşkanı ( daha doğrusu diktatörü ) Kenan Evren bir gece Kenter Tiyatrosu'na gelerek Arzu Tramvayı adlı oyunu seyretmiş. Hem Müşfik hoca, hem de Yıldız hoca oynuyor oyunda. Oyun sonrası Evren kulisi ziyaret etmiş ve çok sorulan bir soruyu yinelemiş: "Nasıl oluyor da bu kadar kolaylıkla ağlıyorsunuz sahnede?". Yıldız hoca hemen anlatmaya girişmiş: "Efendim bu bir eğitim işi, çalışmak lazım.." diye elinden geldiğince tarif etmeye çalışmış. Ardından Müşfik hoca kısaca yorumunu yapmış: "Nasıl ağlamayalım efendim." Kenan Evren bu iğnelemeyi anlamış mıdır bilemiyorum ama en azından Türk tiyatrosunun en şöhretli iki kardeşinin oyuncu ve insan olarak tarzlarını gösteren daha iyi bir anekdot bilmiyorum doğrusu.


En başta söylemiştim, Metin Erksan'ın filminde en iyi oyunculuklarından birini sergiledi diye. Böyle art arda göçmeleri de ayrıca üzücü elbette. Manidar da. Kapılar mı kapanıyor ne?

14.08.2012

Metin Erksan'a geç bir veda


Hem uzakta olduğum, hem de elim bir türlü varmadığı için geciktirdim bu vedayı. İstanbul'a dönmek zor olsa da, Metin Erksan'a veda etmek daha zor ve ben bu satırları yazmak istemiyorum aslında.

Metin Erksan için çok şey söylendi, yazıldı ama hepsi eksik yine de. Zekası, algısı, aklı, yüreği çok ötelerde bir yaratıcıdan söz ediyoruz. Çok farklı türlerde filmler çekmiş, çok farklı dönemlerde çalışmış; Türk sinemasının en özgün işlerinden bazılarına imza atmıştı. Sevmek Zamanı, Susuz Yaz, Sensiz Yaşayamam, Kadın Hamlet, Şeytan, Acı Hayat, Kuyu...


En çok da bana "Emrah beyciğim" deyişi geliyor aklıma. Koluma girmiş yavaş yavaş yürürken kırçıllaşmış sesiyle hiç durmadan konuşan ve düşünce hızıyla ( bir an sinemadan bahsederken, bir an konu kenelere geliyordu örneğin ) beni allak bullak eden Erksan ile 2009 yılında, tam da Susuz Yaz'ın restore edilmiş halinin Cannes'da gösterildiği sıralarda yaklaşık 3 saat süren bir söyleşi yapmıştım. Neler neler konuşmuş, ama yine de konuları bitirememiştik. Sonra kantinde oturup bir posta daha devam etmiştik sohbete. Müthiş zekası, harika belagati, olağanüstü nezaketiyle resmen büyülemişti beni. Hayatımın unutulmaz günlerinden biridir.

Sonrasında bir iki kez daha, yine NTV'de bir araya geldik ama uzun uzun sohbet etme imkanı bulamadık Erksan ile. Hep aklımın bir köşesindeydi onu ziyaret etmek, onunla konuşmak, ona danışmak. Ama olmadı. Tam da Bozcaada yolunda aldım kötü ama biraz da beklenen haberi. Birşeyler kırıldı içimde. Olur bazen.


3.08.2012

Günün Trailer'ı: Killing Them Softly



Cannes'da pek bir etki yaratmadı gerçi ama ben şahsen Andrew Dominik'in yeni filmi Killing Them Softly'yi heyecanla bekliyorum. Eylül ayında izleyeceğiz bir aksilik olmazsa.

2.08.2012

Tüm zamanların en iyisi: Vertigo


İngiliz Film Enstitüsü 1952'den bu yana her 10 yılda bir yaptığı bir anketle Tüm Zamanların En İyi Filmleri'ni belirler. 1952 hariç ( o yıl Bisiklet Hırsızları zirvedeydi ) her ankette Yurttaş Kane birinci çıkmış ve Orson Welles'in klasiği her daim Tüm Zamanların En İyi Filmi namıyla anılagelmiştir. Ama artık bu ünvan el değiştirmiş gibi görünüyor. Sight & Sound'un önayak olduğu anket sonucu eleştirmenlerin ilk 10'u şöyle oluşmuş:

1. Vertigo - Alfred Hitchcock
2. Citizen Kane - Orson Welles
3. Tokyo Story - Ozu Yasujiro
4. La Regle du Jeu - Jean Renoir
5. Sunrise: A Song of Two Humans - F.W. Murnau
6. 2001: A Space Odyssey
7. The Searchers - John Ford
8. Man With A Movie Camera - Dziga Vertov
9. The Passion of Joan of Arc - Carl Dreyer
10. 8 ½ - Federico Fellini

Bakalım 2022'de Yurttaş Kane yeniden tahtı ele geçirebilecek mi?

1.08.2012

Chris Marker'ın ardından



Kimi sebepler yüzünden geciktim ve biraz aksattım biliyorum ama yaz vakti böyle oluyor işte. Chris Marker'ın ölümünün üzerinden birkaç gün geçti ama yine de kayıtsız kalınmaması gereken bir isim. Öncü bir sinemacı olmasının yanısıra kendi zamanının çok ötesinde bir zekaydı Marker. 1960'lı yıllarda çektiği filmler daha sonra başkaları tarafından uyarlanmış, bu sayede yeniden yeniden keşfedilmiş bir yaratıcıydı. Yukarıda Fransız yönetmen hakkında kısa bir belgesel var, izlemenizi tavsiye ederim.