30.03.2012

Festival başlıyor


Emek'siz bir festival daha. Çaresiz hüzünlüyüm. Birçokları gibi. Ama yine de filmlere gidilecek, festival olabildiğince yakından takip edilecek. Yılmamak gerek.



Bu yılki festivalde önceden izlediğim fazla film yok. Ama bir iki tane var ki, tavsiye ya da uyarı niteliğinde bahsedebilirim. Öncelikle yukarıda gördüğünüz Kill List'i muhakkak izleyin derim. Ben Wheatley'in tuhaf filmi beni bir hayli etkiledi doğrusu. Aklıma Don't Look Now'ı getirdi nedense, o kadar güçlü olmasa da. Şiddet dozu bir hayli yüksek, insanda ürpertiler uyandıran ama şiddeti sadece manipüle etmek için kullanmayan bir film Kill List. İzlemenizi tavsiye ederim doğrusu.



Tony Kaye'in American History X filmini sevmiştim. yüzyıl dönümünde yeniden canlanan ırkçılığın çarpıcı bir panoramasını sunuyordu ve Edward Norton ile Edward Furlong da son derece başarılı oyunculuklar sergiliyordu. Kaye'in son filmi Detacment hakkındaysa kimi çekincelerim var. Bir kere Tony Kaye aradan geçen yıllar içinde farklı bir sinema anlatımına yönelmiş ki çok zor ama başarılı olunursa çok etkili bir anlatım tarzı bence. Belgeselle izlenimci anlatım arasında gidip gelen tarzını aralara serpiştirdiği kısacık animasyonlarla destekleyen kaye alabildiğine karanlık bir film çekmiş. Umut timsali öğretmen karakteri bile yılgınlığın eşiğinde film boyunca. Diğer karakterlerin de hemen hepsi çıkışsız bir labirentte kayboluyorlar ve size de tünelin ucundaki ışık niyetine soluk mu soluk bir mum alevi kalıyor. Eğitim sisteminin çarpıklıklarını anlatan filmi American History X kadar sevmediğimi itiraf etmeliyim. Adrien Brody'nin sağlam performansını saymazsak diğer oyuncuların ( Bryan Cranston, Tim Blake Nelson, Christina Hendricks ) çabaları da büyük ölçüde boşa gitmiş.

Şimdilik bu kadar olsun. İzledikçe sizle paylaşmaya devam edeceğim.

28.03.2012

Günün Trailer'ı: The Dictator



Sacha Baron Cohen'in yeni filmi The Dictator yakında ( Mayıs ayında )vizyona girecek. Yukarıda filmin yeni trailer'ını görüyorsunuz. Komik sahneler var, güzel olacak gibi duruyor. hatırlarsanız SBC 2006 tarihli Borat'da çok iyi bir iş çıkarmış ( bence ) ama sonra çektiği Brüno'da ne yazık ki hayal kırıklığı yaratmıştı. Umarım bu kez Borat performasına yaklaşır.

26.03.2012

Done in 60 Seconds



Empire ödüllerinin verildiği gece Jameson'ın sponsorluğunda yapılan Done in 60 Seconds yarışması da sonuçlandı. Bilmeyenler için kısaca açıklayayım, Done in 60 Seconds ünlü sinema filmlerinin 60 saniyelik kısa uyarlamalarının değerlendirildiği bir yarışma. Bu yılki yarışmayı yukarıda gördüğünüz 60 saniyelik Black Swan uyarlaması kazandı. Filmi Kazakistan doğumlu Indira Suleimenova yönetmiş. Aşağıda onun ve başrol oyuncusunun fotoğrafını görüyorsunuz zaten. Bakalım filmi beğenecek misiniz.


Empire ödülleri verildi


İngiliz popüler sinema dergisi Empire'ın ödülleri haftasonu düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. Tinker Tailor Soldier Spy ve son Harry Potter filmi The Deathly Hallows Par 2 törende öne çıkan filmler oldular. İşte tüm ödüller.

En İyi Film: Harry Potter and the Deathly Hallows Part 2
En İyi İngiliz Filmi: Tinker Tailor Soldier Spy
En İyi Erkek Oyuncu: Gary Oldman ( Tinker Tailor Soldier Spy )
En İyi Kadın Oyuncu: Olivia Colman ( Tyrannosaur )
En İyi Yönetmen: David Yates ( Harry Potter )
En İyi Çıkış Yapan Erkek Oyuncu: Tom Hiddleston ( Thor )
En İyi Çıkış Yapan Kadın Oyuncu: Felicity Jones ( Like Crazy )
En İyi Komedi: The Inbetweeners Movie
En İyi Korku Filmi: Kill List ( aşağıda )
En İyi Gerilim: Tinker Tailor Soldier Spy
En İyi Bilim-kurgu: Thor
3D Sanatı Ödülü: The Adventures of Tintin: The Secret of the Unicorn
Empire Kahraman Ödülü: Michael Fassbender
Empire Esin ( Inspiration ) Ödülü: Ron Howard
Empire Efsane Ödülü: Tim Burton


24.03.2012

Olimpiyat ateşiyle geri dönen film


Malum bu yıl Londra'da Olimpiyat Oyunları düzenleniyor. Kasım sonlarında Londra'ya gittiğimde kentin haldır haldır bu organizasyona hazırlandığını ve özellikle Londra'da yaşayanların da bu hazırlıklardan ne kadar bıkmış olduğunu görmüştüm. Hakszı da değillerdi aslında zira kentin hemen her yerinde inşaatlar vardı ve bir çok metro istasyonu da kapatılmıştı. Ama konumuz bu hazırlıklar değil elbette. Konumuz benim de çok sevdiğim bir film ve bu filmin Olimpiyatlar sayesinde yeniden gündeme gelmiş oluşu. Film: Chariots of Fire ( Ateş Arabaları ). 1981 tarihli film 1924 Olimpiyatlarına katılan İngiliz atletlerin mücadelelerini anlatır. Gerçek olaylar ve kişilerden yola çıkan filmde özellikle 100 metre yarışçısı Harold Abrahams ve katolik inanışları yüzünden Pazar günü düzenlenen 100 metre seçmelerine katılmayıp 400 metrede altın madalya alan Eric Liddle'ın öyküleri ön plandadır. Hayatımın azımsanmayacak bir bölümünde bana atlet olma hayalleri kurduran ve En İyi Film dahil toplam 4 Oscar alan bu film tam da Londra Olimpiyatları ile eş zamanlı olarak yeniden salonlara çıkacakmış. Hugh Hudson imzalı film için Vangelis'in gerçekten güzel müzikler bestelediğini söylemem gerek. tabii bu arada şunu da ekleyeyim yaz aylarında yeniden vizyona çıkacak film İngiliz Film Enstitüsü tarafında dijital olarak yeniden master edilecek. Atletizm ve Olimpiyat Oyunlarıyla ilgili en güzel filmlerden biri olan Chariots of Fire'ı hala izlemediyseniz muhakkak bir yerden bulun izleyin derim.

23.03.2012

Cannes için tahminler


Fransız sinema dergisi Premiere bu yıl Cannes Film Festivali'nde yer alması muhtemel filmlere dair bir takım tahminlerde bulunmuş. Aşağıda sıralanan filmler hangi bölümlere alınır bilinmiyor ama Premiere dergisi her birinin yanına yüzdesini de yazarak muhtemel filmleri tek tek ele almış. Siz de bir inceleyin isterseniz.


Yüksek ihtimal
Un Gout de Rouille et d'Os - Jacques Audiard 99.1 %
To Rome With Love - Woody Allen 99.9 %
Vous n'avez encore rien vu - Alain Resnais 99.999 %
Cosmopolis ( yukarıdaki foto ) - David Cronenberg 99.2 %
On The Road - Walter Salles 95 %
Amour - Michael Haneke 95 %
Laurence Anyways - Xavier Dolan 90 %
Killing Them Softly - Andrew Dominik 93 %
Mishima - Koji Wakamatsu 90 %
The End - Abbas Kiarostami 85 %
Elefante Blanco - Pablo Trapero 89 %
Post Tenebras Lux - Carlos Reygadas 90 %
Le Grand Soir - Gustave de Kervern & Benoit Delepine 92 %
In The Fog - Sergei Loznitsa 89 %
Holly Motors - Leos Carax 88 %
The Funeral - Terrence Malick 80 %
Dans La Maison - François Ozon 77 %
Apres Mai - Olivier Assayas 81 %
Superstar - Xavier Giannoli 72 %


Dışarıdakiler ( Outsiders )
Mud - Jeff Nichols ( yukarıda ) 70 %
Stoker - Park Chan-wook 65 %
The Broken Circle Breakdown - Felix Van Groeningen 69 %
Aimer a perdre la raison - Joachim Lafosse 79 %
The We & the I - Michel Gondry 79 %
Sightseers - Ben Wheatley 75 %
Pierre de patience - Atiq Rahimi 73 %
No - Pablo Larrain 75 %
Quelques Heures de Printemps - Stephane Brizé 72 %
Main Dans la Main - Valierie Donzelli 65 %


Belki olur, belki olmaz
The Master - Paul Thomas Anderson 40 %


Uzak ihtimal
The Grandmasters  ( yukarıda ) - Wong Kar-wai 5 %
Only God Forgives - Nicolas Refn Winding 9 %
Jimmy Picard - Arnaud Desplechin 0 %

Wes Anderson ile röportaj


Bu röportaj aslında Cannes Film Festivali'nin resmi internet sayfasında yer alıyor. Bildiğiniz gibi festival bu yıl Anderson'ın son filmi Moonrise Kingdom ile açılacak. Aşağıdaki kısa röportajda Wes Anderson'ın dünyasına dair ipuçları bulacaksınız.


Ailenizin izlemenize izin vermediği film?
Apocalypse Now.
Hiç unutamadığınız ikonik sahne?
Fellini'nin Amarcord filminin son sahnesi.
Bir remake yapsanız hangi filmi yeniden çekerdiniz?
Leo McCarey'nin Ruggles of Red Gap adlı filmini.
En çok izlediğiniz film.
Taxi Driver.
Sizi kim ya da ne güldürür?
Bill Murray.
Hayatınız biyografik bir film olsa...
Bu konuyu düşünmemeyi tercih ederim.
Sizce en büyük yönetmen?
Jean Renoir.
Sadece sizin bildiğiniz film?
Stanley Kubrick'in bir söyleşisinde bahsettiği Girlfriends diye bir film var. Çok iyi ve bulunması çok zor bir filmdir.
Ezbere bildiğiniz bir diyalog var mı?
Michael Powell'ın The Red Shoes adlı filminde Boris Lermontov'un tüm söylediklerini severim.
Hangi oyuncu olmak isterdiniz?
Peter Bogdanovich'in The Last Picture Show filmindeki Ben Johnson.
Son izlediğiniz film hangisi? Kiminle izlediniz ve nasıldı?
Pedro Almodovar'ın Broken Embraces adlı filmini Londra'da yalnız başıma izledim.
En iyi giyinen sanatçı kim sizce ( siz hariç )?
Sinemacı Michael Lindsay-Hogg'un tarzını çok beğenirim.
Biri size sinefil olduğunuz söylese ne derdiniz?
Kimse yüzüme karşı böyle bir şey söylemedi bana.
Çok sevdiğiniz ve uyarlaması imkansız olan bir kitap var mı?
Edward R. Tufte'ın The Visiual Display of Quantitative Information adlı muhteşem kitabı.
Bir filmde hiç tahammül edemediğiniz şey?
Ortasında çıktığım ilk film The Fiendish Plot of Dr. Fu Mancu idi. Çocukken bile filmde iş olmadığını anlamıştım.
Sinema ölüyor. Mezar taşına ne yazılmalı?
Bu konuyu da düşünmemeyi tercih ederim.




22.03.2012

Günün Afişi



Lars Von Trier'nin son filmi Melancholia için Tomer Hanuka'nın tasarladığı bu afiş Mondo tarafından satışa çıkarıldı. Hala var mıdır bilmiyorum ama beğendiyseniz bir bakmanızda yarar var.


1984 yeniden


George Orwell'in eseri herhalde 20. yüzyılın en etkili, en öngörülü romanı olsa gerek. Gerçi bu konuda uzun uzadıya bir tartışmaya girmek niyetinde de değilim, isteyen farklı da düşünebilir. Sadece şunu söylemekte fayda görüyorum ki, 1984 herkesçe okunması gereken bir roman. Bugün yaşadığımız birçok şeyi daha net anlamak adına bile gerekli bu bana sorarsanız. 1984 sadece distopik bir fantezi değil, toplumsal bir düzen içinde kendi kimliğini yitiren insanoğlunun trajik ( traji-komik ) varlığının alabildiğine çarpıcı bir şekilde resmedildiği bir başyapıt aynı zamanda. Kafka kadar güçlü değil belki ama aynı sağlam kumaşa sahip olduğu da tartışılmaz. Michael Radford'un tam da 1984 yılında gösterime çıkan sinema uyarlaması da 15 - 16 yaşlarındayken izlediğimde beni bir hayli etkilemişti. John Hurt'ün bazı görüntüleri hala gözlerimin önündedir. Radford'un son derece başarılı atmosfer yaratımı belki Blade Runner ve Alien gibi filmlerin görsel anlamda daha gösterişli tasarımlarının gölgesinde kalmış olabilir, ama 1984 sınıfı geçen edebiyat uyarlamaları söz konusu olduğunda akla ilk gelenlerden biridir kanımca.


Şimdi 1984'ün yeni bir uyarlamasının yapılacağı haberi geldi. İşin içinde Shepard Fairey'nin de olduğunu görünce heyecanlandım doğrusu. Daha çok Obey adıyla tanınan ve sokak sanatının Banksy'den sonraki en popüler isimlerinden biri olan Fairey bir süredir 1984'ün haklarının peşindeymiş meğerse. Yakında çekilecek yeni uyarlamada da ortak yapımcı rolünü üstlenecek olan Shepard Fairey 1984 için Imagine Entertainmet ( Brian Grazer ve Ron Howard ikilisi ) ve LBI Entertainment ile ortaklı kurmuş durumda. Filme dair fazla bir bilgi yok henüz ama bu kadarı bile insanı heyecanlandırmaya yetiyor.

20.03.2012

Woody Allen'ın filmine yeni isim


Dikkatli takipçiler hatırlayacaktır, Woody Allen tamamını Roma'da çektiği son filmi için ilk olarak Bop Decameron adını seçmişti. Ama sonra anlaşılması zor olacak diye değiştirdi ve Nero Fiddled adını koydu. Şimdi, stüdyonun açıklamasına göre yine hemen hemen aynı sebepten ötürü filmin adı bir kez daha değişti ve To Rome With Love oldu. Alec Baldwin, Roberto Benigni, Penelope Cruz, Judy davis ve Jesse Eisenberg gibi isimlerin rol aldığı film 22 Haziran'da vizyona çıkacak. Şimdilik bir grup fotoğrafla idare ediniz lütfen.








19.03.2012

Günün Trailer'ı: Prometheus



Ridley Scott'ın beklenen filmi Prometheus eskilerin deyimiyle ( ki bu eskiler biz oluyoruz ) pek yakında sinemalarda. Gerçi pek yakında dediğim de 1 Haziran ama artık idare ediverin o kadar. Yukarıda filmin yeni trailer'ı var. Bakalım hoşunuza gidecek mi?

16.03.2012

Philip Seymour Hoffman sahnede


Çağımızın en iyi oyuncularından Philip Seymour Hoffman için geçtiğimiz yıl bir hayli bereketli oldu. Önce The Ides of March'da, ardından Moneyball'da görece küçük ama fena halde akılda kalıcı roller üstlendi. Ides of March'da filmi çalıp götürdü hatta. Hoffman şimdi de New York'da sahnelenen Death of a Salesman adlı oyunda başrolü üstleniyor. Arthur Miller'ın 20. yüzyıl klasikleri arasına giren ünlü oyununda ( Bir Satıcnın Ölümü dersek daha iyi hatırlanır herhalde ) eleştirmenlerin çok başarılı bulduğu bir performans sergiliyor usta oyuncu. Bu arada oyunda genç kuşağın hızla parlayan yıldızlarından Andrew Garfield da oynuyor. Çok yakında Örümcek Adam filmiyle şöhreti tavana vuracak olan Garfield'ın tiyatroya vakit ayırıyor oluşu çok takdire şayan bence. Oyunu sahneye koyan isim de yabana atılır cinsten değil: Mike Nichols. Geçen yıl Keevin Spacey'nin oynadığı 3. Richard'ı getiren İKSV, tam da festival yılında bu kez Death of a Salesman'i getirir mi dersiniz?

Roma Film Festivali'nin güçlü transferi


Tam transfer demek doğru değil belki ama güçlü bir hamle olduğu kesin. Roma Film Festivali'nin sanat direktörlüğüne Venedik Film Festivali'nin eski direktörü Marco Müller getirildi. Bu yıl 7. kez düzenlenecek ve artık Venedik'e daha güçlü bir şekilde kafa tutacak Roma Film Festivali yine Ekim - Kasım aylarında yapılacak.  Müller'in "22 yıl sonra şehrime, Roma'ya döndüğüme çok mutluyum" dediğini de belirtelim. Hatırlayanlar olacaktır Müller geçtiğimiz Ocak ayında Venedik Film Festivali'ndeki görevinden alınmıştı.

Martin Scorsese'den Wall Street filmi


Wall Street filmi olarak tanımlanan ve aslında borsa, finans, ekonomi, iş dünyası merkezli drama/gerilim olarak açabileceğimiz filmleri ben pek severim. Ama iyilerini elbette. Para hırsı insanın en derindeki, en karanlık arzularının açığa çıktığı bir ruh halini getirir beraberinde. Geçtiğimiz yıl içinde izlediğim Margin Call tam da böyle bir filmdi örneğin. Olmadık paralarla oynayan insanların ellerindekini kaybetmemek uğruna ruhlarını nasıl sattıklarını anlatıyordu, kabaca. Oliver Stone'un ilk Wall Street filmi de iyidir aslında, ama ikincisi berbattı doğrusu. İlk elde aklıma gelen iyi filmler arasında Glengarry Glen Ross, Boiler Room, The Big Kahuna ve biraz da zorlamayla The Insider'ı sayabilirim. Bu kısa listeye şimdi bir filmin daha ekleneceğini umuyorum. Usta sinemacı ( Hugo şahaneydi bu arada ) Martin Scorsese'nin The Wolf of Wall Street adlı bir film çekeceği haberinden hareketle paylaşıyorum bu umudumu. Senaryosunu The Sopranos'un yaratıcılarından Terence Winter'ın yazdığı filmde başrolü Leonardo DiCaprio oynayacak. Bu Scorsese ve DiCaprio'nun birlikte çekecekleri 5. film. The Wolf of Wall Street 1998 yılında borsa dolandırıcılığı ve para aklama suçlarıyla tutuklanan Jordan Belfort'un anılarından yola çıkıyor. Belfort'un 90'lı yıllarda kurduğu şirketin Boiler Room filmine de ilham verdiğini hatırlatayım. Çok merak edenler yukarıda kapağı görülen kitabı Amazon'dan alıp okuyabilir.

Günün Trailer'ı: On The Road


Her nedense filme karşı biraz temkinli durmam gerektiğini hissediyorum. Gerçi Walter Salles sağlam işler çıkarmış bir sinemacı ama Kerouac'ı sinemaya aktarmak bana hep becerilmesi zor bir iş gibi geldi bugüne dek. Bakalım, izleyip göreceğiz.

15.03.2012

Luck bitti, karar doğru


Yılın en iddialı dizilerinden biriydi Luck. Başrolünü Dustin Hoffman'ın oynadığı, ilk bölümünü Michael Mann'ın çektiği diziden ben de bir hayli umutluydum doğrusu ama sonra işin rengi rengi değişti. Bilmeyenler için kısaca değineyim, Luck at yarışları dünyasında geçen bir bir dramaydı ve dizide bol bol yarış sahnesi vardı. Oyuncu kadrosunda Dustin Hoffman'ın dışında Nick Nolte ve Dennis Farina gibi isimlerin de yer aldığı dizi Ocak ayında başlamıştı. Ancak geçen bu kısa süre içinde 3 atın çekimler sırasında ( ya da hemen ertesinde ) ölmesi üzerine HBO diziyi durdurduğunu ilan etti. Açıkçası Luck iyi bir diziydi ama HBO'nun kararı da kesinlikle doğru, hiçbir dizi, ne kadar iyi olursa olsun, bir hayvanın canından daha değerli değildir. Nokta.

14.03.2012

Farhadi yeni filmini Fransa'da çekecek


Geçen yılın en iyi filmlerinden biri olduğu konusunda herkesin anlaştığı Bir Ayrılık ile uluslararası öçlekte başarı kazanan ama kendi ülkesi İran'da hak ettiği ilgiyi göremeyen Asghar Farhadi yeni filmini Fransa'da çekecek. Filmin konusu ya da kadrosu hakkında henüz bir bilgi yok ama muhtemelen Mayıs ayında Cannes Film Festivali sırasında herşey netleşecektir. Variety'nin haberine göre filmi Paris'te ve fransızca olarak çekecekmiş Farhadi. Bunun Farhadi'nin ülkesi dışında çekeceği ilk film olacağını da belirtelim.

12.03.2012

Hunger Games geliyor


 

 

 

 

 



İşin doğrusu Hunger Games'e dair fazla bir umudum yok. Twilight'tan iyi olacaktır herhalde ama örneğin bir Millenium üçlemesine yaklaşamaz bence. Tabii Fincher'ın başlattığı değil, orijinal üçlemeyi kastediyorum. Öte yandan fena halde beğendiğim Jennifer Lawrence'ın varlığı yüzünden filmi izlemem gerekecek. Kader işte. Yukarıda filmden iki kısa klip, aşağıdaysa bir kamera arkası klibi var. Meraklısına...
 

 

 

 

 

 

Kötü adam Bardem, Javier Bardem


23. James Bond filmi Skyfall'un çekimleri sürüyor. Yakınlarda bir tarihte filmin bazı sahnelerini çekmek üzere ekip Türkiye'ye de gelecek. Artık Daniel Craig ( ya da oyunculardan hangisi gelecekse ) ve magazin medyamız köşe kapmaca oynarlar bol bol. Herneyse, filmde kötü adam olarak karşımıza çıkacak Oscarlı oyuncu Javier Bardem'in ilk set fotoğrafları internete düştü. Londra'daki çekimlerden enstantaneleri gördüğümüz fotoğraflarda Bardem'in polis kılığına girdiği gözümüzden kaçmıyor ( çok dikkatliyiz ya ). Daniel Craig'in toz toprak içindeki haline bakılırsa ya bir patlama olmuş ya da ciddi bir kapışma. Neyse ne işte, fotoğraflar asıl mühim olan.




9.03.2012

Cannes'da açılış filmi Wes Anderson'dan


65. Cannes Film Festivali Wes Anderson'ın son filmi Moonrise Kingdom ile açılacak. Festivalin seçici kurulunda en fazla söz sahibi olan Thierry Fremaux Amerikalı sinemacıyı "yükselen bir güç" olarak nitelemiş ve açılışta gösterilecek bu filmle "genç Amerikan sinemasının kutlanacağını" belirtmiş. Gerçi Anderson'ın gençliği tartışılır ama Amerikan sinemasında kendine özgü bir yeri olduğu şüphesiz. Başrollerini Bruce Willis, Edward Norton, Bill Murray, Tilda Swinton, Jason Schwartzman ve Frances McDormand gibi isimlerin paylaştığı filmin senaryosunda yine Anderson'ın ve Roman Coppola'nın imzası var. Festival 16 Mayıs'ta açılacak ve 27 Mayıs'a kadar sürecek.

7.03.2012

Günün trailer'ı: Bully



Şimdi düşünüyorum da, hangimiz okuldaki bir kabadayıdan çekmedik ki hayatta? Çoğumuz küçük sıyrıklarla atlattık belki ama bazılarımız da hayatının geri kalanı boyunca etkilerini hissetti bu travmanın. İşte Lee Hirsch'ün ilk kez Tribeca'da gösterilen belgeseli Bully bu konuyu işliyor. Trailer'ına bakılırsa ilginç bir film gibi görünüyor, umarım festivallerden birine gelir.

6.03.2012

Güzel İşler



80'li yılların unutulmaz filmlerinden Back To The Future kimilerine göre kendi türünde hala aşılamamış bir zirvedir. Filmin, daha doğrusu filmlerin ( üçlemenin hepsini bir bütün olarak düşünmek gerek herhalde ) insana en çekici gelen yanı da Marty McFly'ın gittiği dönemin filmde yansıtılış şekli olsa gerek. Özellikle gelecekte geçen bölüm için tasarlanan ürünler ( Nike ayakkabıdan tutun da, uçan kaykaya, hatta bilmem kaçıncı bölüm Jaws'a kadar ) hakikaten benzersizdir. Bugün size film için yeni tasarlanan afişleri sunuyorum. Mondo'dan satışa çıkan afişlerin yanyana gelmiş halini de en üstte görüyorsunuz.




Prometheus'u beklerken



Ridley Scott'ın Alien'in öncesini anlatacağı filmi uzun süredir bekleniyor malum. Proje çok şekil değiştirdi ama sonunda Prometheus adıyla can buldu. Yukarıdaki video da filmle ilgili ilginç bir tanıtım aslında. Alien meraklılarının iyi bildiği Weyland - Yutani şirketinin CEO'su Peter Weyland karakterine bürünmüş Guy Pearce 2023 senesinde ( Prometheus'da anlatılan olaylardan 62 yıl öncesine denk düşüyor ) TED'de bir konuşma yapıyor. Perace her zamanki gibi etkileyici ama doğrusu fikir hepsinden etkileyici. Açıkçası Ridley Scott'ın Alien efsanesini devam ettirecek denli başarılı bir film çekmiş olduğunu hiç sanmıyorum ama bu tanıtımı izleyince "belki de" dedim içimden. Belki de...

2.03.2012

Alfred Hitchcock hakkında ilginç bir film!


Stephen Rebello'nun Alfred Hitchcock and the Making of Psycho adlı kitabı Hitchcock'un başyapıtı Psycho ile ilgili en önemli kitaplardan biri olarak kabul edilir. 1990 tarihli kitap Psycho'ya dair son derece detaylı bir araştırmadır ve Hitchcock'un Robert Bloch'un kitabının haklarını film yapmak üzere satın alışından gösterime girdiği 1960 yılına kadar olan dönemi kapsar. İşte bu kitabın filme alınacağı konuşuluyordu bir süredir ve nihayet yeşil ışık yandığı haberi geldi.


Ustaların ustası Hitchcock'u bir başka usta, Anthony Hopkins canlandıracak filmde. Karısı Alma'yoı ise yine olağanüstü bir oyuncu, Helen Mirren oynayacak. Bitmedi. Kadroda Scarlett Johansson ( Janet Leigh rolünde ) ve James D'Arcy de ( Anthony Perkins rolünde ) var. Yönetmen koltuğunda ise Sacha Gervasi oturacak gibi görünüyor. Gervasi'nin yönetmenlik tecrübesi fazla değil gerçi ama Anvil! The Story of Anvil belgeselini yönetti ki, benim için yeterli referanstır.


Günün trailer'ı: The Deep Blue Sea



Terrence Davies sevdiğim sinemacılardandır ve uzun aralıklarla film çekmesine biraz sinir olurum doğrusu. Son filmi The Deep Blue Sea İngiltere'de bir hayli beğenildi. Bizde ise henüz gösterime girmedi. Gerçi festival yaklaşıyor ve önceki Davies filmleri gibi bunu da festivalde görebiliriz gibi geliyor bana. Hayırlısı.

1.03.2012

Cannes'ın afişinde Marilyn Monroe


Yukarıda Cannes Film Festivali'nin bu yılki afişini görüyorsunuz. 65. Cannes Film Festivali'nin ikonu seçilen Marilyn Monroe 36 yaşında hayata veda edeli tam 50 yıl oldu ( 5 Ağustos'ta olacak en azından ). Fotoğrafta doğumgünü pastasındaki mumu üfleyen güzel yıldız hala beyazperdenin en etkileyici simalarından biri. Michelle Williams'ın başrolünü oynadığı My Week With Marilyn ile bir süredir yeniden gündeme gelen MM ölümünün 50. yılında sık sık hatırlanacaktır tahminimce.

Günün trailer'ı: Yeraltı



Zeki Demirkubuz'un yeni filmi Yeraltı'nın trailer'ı internete düştü. Filmin başrolünü oynayan Engin Günaydın hemen her sahnede var gibi. Süresi çok uzadığı için bazı karakter ve yan hikayelerin filmden kesildiğini duymuştuk zaten, geriye sadece Muharrem'in hikayesi kalmış olsa gerek. Merakla bekliyoruz.