2.01.2015

2014'ün En İyi Filmleri ( vizyondan )


Bildiğiniz gibi yıl boyu yüzlerce film vizyona giriyor ama bir o kadarını da festivallerde izliyoruz. Ne yazık ki bunların da bazıları ya hiç vizyona girmiyor ya da bir sonraki yıl giriyor. Ben de bu yıl iki farklı liste yaptım ve ilk olarak yılın en iyi vizyon filmlerini sıraladım. Buradaki bazı filmler de açıkçası dünyada 2013'te vizyon görmüş filmler. Yani biraz eski gelebilir ama bizde 2014'te vizyona girdikleri için aslında eski değiller. İkinci listede ise vizyona girmemiş, festivallerde gösterilmiş ve belki de önümüzdeki aylarda vizyona girecek bazı filmler olacak. İlk listeyele başlayalım.



10. Locke - Y: Steven Knight

Tom Hardy'nin yaklaşık 90 dakika boyunca otomobil kullandığı ve başka hiç bir mekana yer verilmeyen film kötü bir oyuncunun elinde yılın en berbat denemesi olabilirdi ama Locke öyle değil. Gerilimi yüksek, draması güçlü, zamanlaması neredeyse mükemmel ve oyunculuğu da birinci sınıf bir film var karşımızda.



9. Büyük Budapeşte Oteli - Y: Wes Anderson

The Grand Budapest Hotel, ya da türkçe vizyon adıyla Büyük Budapeşte Oteli zamanımızın en özgün sinemacılarından Wes Anderson'ın bir kez daha o kendine özgün hayal dünyası ve kusursuzluğa varan kontrolcülüğüyle bizi derinden etkilediği bir film oldu 2014'te. Stephen Zweig'ın dilimize Sabırsız Yürek adıyla çevrilen romanının yapısını ödünç alarak yola çıkan filmde başta Ralph Fiennes olmak üzere tüm oyuncuların ustaişi performanslar sergilediğine şahit oluyoruz. Film belki Anderson'ın en iyi işi değil ama görsel tasarım ve yarattığı dünya anlamında muhtemelen en etkileyici olanı.



8. Kış Uykusu - Y: Nuri Bilge Ceylan

Bazılarfı Oscar'a kabul edilmedi diye üzülüyor gerçi ama unutulmamalı ki Nuri Bilge Ceylan aslında dünyanın en prestijli sinema ödülü olan Altın Palmiye'yi kazandı ve bu payenin yanında Oscar'uın esamesi bile okunmaz. 3 saati aşkın süresine rağmen bir an bile sarkmayan ve başta Çehov olmak üzere çeşitli yazarların eserlerinden ilhamla Ebru Ceylan ve NBC tarafından kaleme alınan Kış Uykusu hem çarpıcı bir toplumsal eleştiri içeriyor, hem de insan ruhuna dair önemli ve şaşırtıcı tespitlerde bulunuyor. Haluk Bilginer ve Demet Akbağ başta olmak üzere tüm oyuncuların etkileyici performanslar sunduğunu da ayrıca ekleyelim.



7. Meydan - Y: Jehane Noujaim

Mısır asıllı Amerikalı belgesel yönetmeni Jehane Noujaim 2011'de patlak veren ve tüm dünyada Arap Baharı adıyla anılan olayların Mısır'daki gelişimini üç farklı karakter üzerinden anlatıyor Meydan'da. Tahmin edeceğiniz gibi filmin gizli başrol oyuncusu da Tahrir Meydanı. İşin doğrusu filmi izlerken hem Mısır toplumuyla Türk toplumu arasındaki benzerlikler dikkatimizi çekiyor, hem de Gezi direnişine dair anılar gözlerimizde canlanıyor. Meydan'ın gücü elbette farklı bakış açılarına yer vererek tek bir yargıya saplanıp kalmaması ve tarafsız olmasa da olabildiğince adil bir anlatıma sahip olması. Çok sayıda iyi belgesel izledik bu yıl ama Meydan muhtemelen aralarında duygusal olarak bize en yakın geleniydi ve o yüzden de bu listeye girdi.



6. İnsanları Seyreden Güvercin - Y: Roy Andersson

İsveçli sinemacı Roy Andersson soğuk mizahı, güçlü görsel tarzı ve insan ruhundaki tuhaflıkları çok iyi gören gözüyle günümüzün en özgün yaratıcılarından biri şüphesiz. Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan alan film insanlık durumuna dair son derece tuhaf saptamalarıyla izleyicinin zihnini kurcalıyor ve adının da çağrıştırdığı üzere olaylara-kişilere-sahnelere farklı bir bakma biçimi öneriyor. Öyle ki dala tüneyip insanlık üzerine kafa yoran güvercin aslında biz izleyiciler oluyoruz bir bakıma ve kafamızda dolanan düşünceler bizi bir hayli tedirgin ediyor ( her ne kadar gülünç olsa da ). İzledikten sonra gitgide kafanızı meşgul eden, zaman geçtikçe daha da içinize işleyen bir film İnsanları Seyreden Güvercin.



5. Kırık Çember - Felix Von Groeningen

İzlenmesi pek kolay olmayan bir film Kırık Çember. Felix Von Groeningen'in filmi tutkulu bir aşk yaşayan ancak çocuklarının kansere yakalanmasıyla hayatları kararan bir çiftin hikayesini anlatıyor. Müziğin önemli bir yer tuttuğu ve inanç, hayat ve aşk üzerine kurduğu cümlelerle derinlikli tartışmalara kapı açan Kırık Çember güçlü senaryosu, duygusal yoğunluğu ve sömürüye kaçmayan ama izleyiciyi zorlayan anlatımıyla kolay kolay akıllardan çıkmayan bir film.



4. Sen Şarkılarını Söyle - Y: Coen Biraderler

Coen Biraderler son filmleri Inside Llewyn Davis ( Sen Şarkılarını Söyle demişiz nedense ) ile bir kez daha bizi büyülemeyi başardı 2014'te. Oscar Isaac'in gerçek bir müzisyen olan Dave von Rank'ten hareketle yaratılmış Llewyn Davis rolünde sağlam bir oyunculuk sergilediği film 1960'lı yılların Amerika'sında yaşanan folk müzik devrimini ve bu hareketli ama kaotik ortamda kendilerine bir yol bulmaya çalışan müzisyenlerin yaşadıklarını anlatıyor. Döngüsel bir anlatımı olan filmde hem dönemin dinamiklerini ( müzik piyasasından tutun da, entelektüel hayatın detaylarına dek pek çok şeyden söz ediyorum burada ) gözlemliyor, hem de Coen Biraderlerin o çok sevdiğimiz mizahının bir kez daha tadına varıyoruz. Carey Mulligan'ın, F. Murray Abraham'ın, John Goodman'ın ve inanılmaz bir şekilde zihnimize kazınan kedi Ullysses'in oyunculukları ayrıca övgüye değer.



3. Çocuk Pozu - Y: Calin Peter Netzer

Rumen sinemacı Calin Peter Netzer'e Berlin'de Altın Ayı ödülünü getiren Çocuk Pozu yılın en etkileyici filmlerinden biriydi. Vizyona bir yıl kadar geç girdi gerçi ama yine de görmezden gelinemeyecek kadar güçlü bir film ve 2014 listesinde olmayı da hak ediyor. Bir trafik kazasıyla başlayan ve bu kazanın tarafları arasında süregiden bir pazarlıkla devam eden Çocuk Pozu son derece sert bir toplumsal eleştiriyi barındırıyor. Bir çocuğun ölümüne sebep olan içkili bir sürücü ile onun annesi olan varsıl bir burjuvanın ölen çocuğun ailesine para vererek olayı ört bas etme çabaları sınıfsal bir düzlemde insan denen mahlukun ne denli tuhaflaşabileceğinin de gerçekçi bir fotoğrafını çekiyor. Rumen toplumunun çarpıcı bir panoramasını gösteren film bir yandan da çarpık ama bir o kadar da sahici bir anne-oğul ilişkisini getiriyor önümüze.



2. İki Gün ve Bir Gece - Y: Dardenne Biraderler

Dardenne Biraderlerin son filmi Deux Jours, Une Nuit ( İki Gün ve Bir Gece ) bu yıl vizyona giren filmler içinde aklımızda ( en azından benim aklımda ) en çok yer edenlerden biriydi. Belçikalı yönetmen kardeşlerin belgesel tarza yakın bir üslupla çektiği ve kameralarını başroldeki Marion Cotillard'dan neredeyse bir an bile ayırmadığı filmde ekonomik krizin etkilerinin bir hayli hissedildiği Belçika'da vaziyetin bireysel düzlemde nereye vardığına dair çarpıcı bir insan hikayesi anlatılıyor. Bu anlamda hem Belçika toplumunun ( ki Avrupa'nın birçok ülkesi için geçerli bu ) sınıfsal ve etnik çeşitliliği ıska geçilmemiş, hem de Cotillard'ın kapı kapı sürdürdüğü küçük yolculuk üzerinden zorlu bir ahlaki ikilem masaya yatırılmış, ki izleyiciyi filme en çok dahil eden de bu olsa gerek. Gerçekten de benzeri bir hikayeyi bizim yaşadığımız coğrafyada da anlatmak mümkün ve filmin bu evrensel yanı, hele ki hikayesinin yalınlığı da düşünülürse, Dardenne Biraderlerin neden günümüzün en önemli sinemacıları arasında olduğunu gösteriyor bence.



1. Muhteşem Güzellik - Y: Paolo Sorrentino

Açıkçası 2008 tarihli filmi Il Divo'yu izlerken bir hayli zorlanmış ve Paolo Sorrentino'nun hiç durmayan, hareketli kamerasından nefret etmiştim. La Grande Bellezza'yı izlemek üzere yerimi alırken içimde bir korku vardı bu yüzden ve aynı şeyi yeniden yaşamak istemiyordum. Neyse ki yanıldığımı hemen anladım ve hayatımdaki en güzel sinema deneyimlerinden birini yaşadım. Sorrentino çok az sinemacının hakkıyla başarabileceği bir filme imza atmış ve belirgin bir hikayesi, dramatik bir kurgusu olmasa da küçük küçük çeşitli hikayelerle ördüğü harika bir tablo çizmiş. Başroldeki Jep Gambardella'nın hayatının bir kesidini anlattığı ve arada geri dönüşlerle gençliğinden kimi anıları da işin içine kattığı kolajda İtalyan tarzı hayatın tüm dinamiklerini ( din, gece hayatı, entelektüel şiddet, suç, modern sanat vs.. ) kullanmış ve ortaya defalarca izlenecek, her izlemde farklı keşiflere gebe bir film ortaya koymuş. Başroldeki Toni Servillo'nun kendinden emin bir rahatlıkla Jep Gambardella'yı canlandırdığı filmde Fellini'ye ve başta İtalyan sineması olmak üzere genel olarak Avrupa sinemasının büyüklerine de sağlam bir saygı duruşu mevcut. 2014'te ( ki aslında 2013 filmi ) tek bir film izlemeniz gerekseydi o Muhteşem Güzellik olmalıydı bence. Nokta.











1 yorum:

  1. Listenin büyük bölümüne katiliyorum ama özellikle birinci siradaki filme katildigimi soyleyemeyecegim. Bariz bir sekilde kendi 'Fellini'nin Roma'sını yapmaya calisirken samimi olamamis ve cok etkileyici bir kac sahne(ve karakter) yaratsa da genelinde eklektik bir anlatimdan kurtulamamis. Etkilemek icin aşırı çaba harcayan bir film ama bunu cok belli ediyor.

    YanıtlaSil