27.03.2013

Sessiz sedasız bir yaşam, ölüm

David Dewaele 1976 - 2013
O kadar ki benim bile gözümden kaçmış işte. Dün tuhaf bir şekilde haberdar oldum. Anlatayım. İstanbul Film Festivali'nin konuk listesini incelerken bu yılın yarışma filmlerinden Camille Claudel 1915'in yönetmeni Bruno Dumont'un listede olmadığını fark ettim. Tuhafıma gitti, zira Dumont gibi iddialı bir ismin davet edilmemiş olmasına imkan yoktu. yarışmada filmi olan yönetmenlerin en azından son bir iki gün festivale katılması adettendir. Üstelik Dumont bu yılın en heyecan verici isimlerinden biri olacaktı muhtemelen, Reygadas ve Weir gibi sinemacılarla birlikte. Üşenmedim festivalden Kerem Ayan'ı aradım. Bana, "Aslında gelecekti ama oyuncusu ölmüş ve depresyona girmiş, gelemiyor" deyince içime bir kurt düştü. Daha üç gün önce, biraz da ön hazırlık olsun diye, çokça da merak ettiğimden, evde oturup Hors Satan'ı izlemiştim. Ağır temposuna rağmen beni ele geçirmişti film ve özellikle de başrolündeki iki oyuncu. Biri genç bir kadın, içine kapanuk ama duyguları yoğun ve bulaşıcı; diğeri 30'lu yaşlarında bir adam, kendini hiç ele vermeyen, biraz gizemli, biraz ürpertici bir tip. Aklıma hemen bu ikincisi, adını bile henüz bilmediğim adam geldi. Hemen imdb üzerinden bir araştırma yaptım ve sezilerimin maalesef doğru olduğunu teyit ettim: david Dewaele, 37, geçtiğimiz Şubat ayında ölmüştü. Başka da bir bilgi yoktu imdb'de.

David Dewaele, Bruno Dumont ve Alexandra Lematre, Cannes'da

Bugün araştırmamı biraz derinleştirdim. Öğrendim ki Dewaele 3 hafta kayıpmış ve bulunduğunda bir kalp krizine kurban gittiği anlaşılmış. Ona iki filminde ( Flanders, Hadjewich ) küçük roller veren Bruno Dumont ile konuşmuşlar onunla ilgili olarak. Dewaele aslında oyuncu falan değilmiş, sadece Dumont'un filmlerinde rol almış. Dumont'un alter egosu. Akla Nuri Bilge Ceylan ile Mehmet Emin Toprak'ın hikayesi geliyor. Asıl işi neymiş bilmiyorum ( o kadar da araştırmadım ) ama Dumont'un filmlerinde bira ve sigara parasını çıkarmak için oynadığını biliyorum. Hatta son filmi Hors Satan'da Dumont ona başrol oynaması için teklif götürdüğünde yan çizmiş ve "Sen delirdin herhalde" demiş. Ama sonra kabul etmiş ve oynadığı karakter cinayet işlerken büyükannesinin ölümünü düşünmek gibi bir metot bile geliştirmiş kendine. Dumont'a kulak verelim en iyisi: "Bir proloter çocuğu, küçüklüğünde ezilmiş, sevgili büyükannesi tarafından yetiştirilmiş, haytaya dönüşmüş, biraz hırsız, çoğu zaman teklifsiz, ezelden beri SSK'lı, bistro ve İslam'a geçiş hikayeleri arasında büyümüş,uyuşturucu ve alkol sıkıntılarıyla. Hugo'nun kastettiği anlamda bir "sefil". Aynı yolun yan yana giden kulvarlarında eşuzaklıklı ve tamamlayıcı şekilde yürürdük."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder