Dikkat! Bu yazı daha önce NTVMSNBC'de yayınlanmıştır
Beyaz Saray'dan verilen Oscar! Skandal değil de ne? |
Yukarıda da açıklamaya çalıştığım gibi, adaylıklar böyle sürprizli olunca, ödüller zaten büyük ölçüde sürprizden arınmış oluyor. Haa, eğer ki Amour gecenin sonunda En İyi Film seçilseydi, ya da Zeitlin veya Haneke törenden En İyi Yönetmen Oscar'ıyla ayrılmış olsaydı o zaman bir sürprizin vuku bulduğunu kabul ederdim ama siz de takdir edersiniz ki, olacak şey değildi. Olup bitenler ne yazık ki sürprizsiz olmasının çok ötesinde, aslında fena halde vahimdi. Neden mi? Açıklamama müsade ediniz.
Bu yılki En İyi Film adayları arasında 'meselesi' olan filmler çoğunluktaydı. Meselesi derken sözcüğü özellikle tırnak içine aldım zira bu elbette öznel bir durum. Benim için mesele olan şey başkası için olmayabilir ( ya da tam tersi ). Ama öyle ya da böyle Argo, Lincoln, Zero Dark Thirty, Life Of Pi, Beasts of Southern Wild, Amour, hatta biraz zorlarsak Silver Linings Playbook ( kimileri bipolar bozukluğu olan insanlarla ilgili bir bilinç yarattığını falan iddia ediyordu bazı yazılarda ) bile bir meseleyi az ya da çok dert edinmiş filmler. Django Unchained için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Zira Tarantino'nun dediği köleliği falan mesele edinmiş değil, aksine bu konuyu istismar eden ve aklı başında bir cümle kuramayan bir film. ( Bu arada farketmişsinizdir, nedense Les Miserables'ı ciddiye bile almıyorum. )
Bigelow'un şiddeti öne çıkaran filmi resmi görüşe ters mi düştü acaba? |
Amerikan politikalarına en çok uyan film Argo elbette |
Oscar ödül töreninin son dakikalarında tanık olduğumuz o tuhaf olaya geliyoruz böylece. Tıpkı 2006 yılında olduğu gibi En İyi Film ödülünü sunmak üzere sahneye davet edilen Jack Nicholson'ın elinde sonucun yazılı olduğu zarf vardı ama o asıl zarf değil yedek olanıydı. Asıl zarf Beyaz saray'daydı zira. Bunu da once ne gevelediğine pek anlam beremediğimiz Nicholson'ın arkasında bir perde inince ve etrafı genç askerlerle ( dekora bakar mısınız?) bezeli Michelle Obama kameraya dönünce anladık. Sonradan öğrendik ki bu dahiyane fikrin arkasında da yine Hollywood varmış. Harvey Weinstein'ın ( tanımayanlar yeni bir pencerede Wikipedia falan açsın lütfen ) 17 yaşındaki kızının akıl ettiği bu sahne acilen Oscar gecesinin yapımcılarına fısıldanmış ve onlar da çok beğenerek Akademi Başkanı Hawk Koch ile paylaşmış. Koch da fikri çok beğenince iş Beyaz Saray'a danışmaya kalmış. Kendisine sunulan bu fikre çok sıcak bakan Michelle Obama da "Neden olmasın? Biz zaten Beyaz Saray'da sürekli film izleriz" deyince düğmeye basılmış. 2 hafta önce Koch ile birlikte gizlice Washington'a giden iki Oscar yapımcısından Zadan bakın hangi sözlerle hatırlıyor o anları: "Tıpkı Argo filmindeki gibi bir operasyondu, CIA gibiydik sanki, çok karmaşıktı." Uzun lafın kısası Amerikan dış politikalarının tüm dünyada masumane bir aklanmasından başka bir şey olmayan Argo'nun yolculuğu, tam da olması gerektiği gibi belki de, Beyaz Saray'da bitti. İnsanın aklına filmi en başından hükümetin sipariş edip etmediği sorusu geliyor doğrusu. Ama Hollywood o kadar yalaka ki son zamanlarda, siparişe gerek duymamışlardır.
Son bir not. Törenin en güzel konuşmalarından birini Daniel Day-Lewis yaptı bence. Herkesin ondan Lincoln'e, özgürlüğe, eşitliğe dair hamaset dolu bir konuşma beklediği gecede arkasında duran Meryl Streep'e dönerek "Ben aslında 3 yıl önce Margaret Thatcher rolüne hazırlanıyordum, Meryl de Lincoln'ü oynayacaktı" diye başlayan konuşması herkesi güldürdü ama biraz asabi bir kahkaha tufanıydı duyduğumuz. Dikkatli gözler kendisine yönelen kameraları fark edip gülümsemeye başlamadan hemen önce Steven Spielberg'ün yüzündeki memnuniyetsiz ve olanlara anlam veremeyen ifadeyi yakalamıştır. Tahminim o ki, bundan sonra Daniel Day-Lewis tüm Amerikan Başkanlarını aynı filmde canlandırsa bile Oscar falan alamaz.
Daniel Day-Lewis ve son Oscar'ı. Gerçekten son. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder