14.08.2012

Metin Erksan'a geç bir veda


Hem uzakta olduğum, hem de elim bir türlü varmadığı için geciktirdim bu vedayı. İstanbul'a dönmek zor olsa da, Metin Erksan'a veda etmek daha zor ve ben bu satırları yazmak istemiyorum aslında.

Metin Erksan için çok şey söylendi, yazıldı ama hepsi eksik yine de. Zekası, algısı, aklı, yüreği çok ötelerde bir yaratıcıdan söz ediyoruz. Çok farklı türlerde filmler çekmiş, çok farklı dönemlerde çalışmış; Türk sinemasının en özgün işlerinden bazılarına imza atmıştı. Sevmek Zamanı, Susuz Yaz, Sensiz Yaşayamam, Kadın Hamlet, Şeytan, Acı Hayat, Kuyu...


En çok da bana "Emrah beyciğim" deyişi geliyor aklıma. Koluma girmiş yavaş yavaş yürürken kırçıllaşmış sesiyle hiç durmadan konuşan ve düşünce hızıyla ( bir an sinemadan bahsederken, bir an konu kenelere geliyordu örneğin ) beni allak bullak eden Erksan ile 2009 yılında, tam da Susuz Yaz'ın restore edilmiş halinin Cannes'da gösterildiği sıralarda yaklaşık 3 saat süren bir söyleşi yapmıştım. Neler neler konuşmuş, ama yine de konuları bitirememiştik. Sonra kantinde oturup bir posta daha devam etmiştik sohbete. Müthiş zekası, harika belagati, olağanüstü nezaketiyle resmen büyülemişti beni. Hayatımın unutulmaz günlerinden biridir.

Sonrasında bir iki kez daha, yine NTV'de bir araya geldik ama uzun uzun sohbet etme imkanı bulamadık Erksan ile. Hep aklımın bir köşesindeydi onu ziyaret etmek, onunla konuşmak, ona danışmak. Ama olmadı. Tam da Bozcaada yolunda aldım kötü ama biraz da beklenen haberi. Birşeyler kırıldı içimde. Olur bazen.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder