Başrolde Stephen Dorff alabildiğine soğuk ama şaşırtıcı biçimde izleyiciye yakın gelen bir oyunculuk sergiliyor. Kızı rolündeki Elle Fanning ise ileride adını çok sık duyacağımız oyunculardan biri. Genç yaşına rağmen birçok filmde rol aldı bile ve olağanüstü yetenekli Dakota Fanning'in de kız kardeşi. Genetik sağlam yani. Senaryo ise Sofia Coppola'ya ait. Daha önceki filmlerinde de senaryoları kendisi yazan Sofia bu kez filmi alabildiğine hikayeden arındırmış ve öncekilerden çok daha izlenimci bir iş çıkarmış ortaya. Senaryoda hikayeyi kutsallık derecesinde önemseyenlere her gün televizyonlarda izlediğimiz üç kuruşluk reality show'larda bile tonla hikaye kullanıldığını hatırlatmak isterim. Bence artık karakterlerin çok temel bir çelişkiyle boğuştuğu ve neredeyse varoluşsal bir maceraya giriştiği filmler çok daha heyecan verici. Bakınız Winter's Bone, bakınız Monsters, bakınız Bir Zamanlar Anadolu'da, vs. O yüzden Sofia Coppola'nın yalınlaştırılmış Hollywood fantezisi beni hiç rahatsız etmedi. Masaj sahnesinde, ya da basın toplantısı, ödül gecesi gibi sahnelerde bir hayli eğlendim; Chateau Marmont'daki karanlık sahnelerde Johnny'nin yalnızlığının kasvetini ve Ferrari'sine her bindiğinde depreşen paranoyasının sıkıntısını hissettim. Filmin dönüm noktasının ise ( çok belli belirsiz bir dönüm noktası ama ) yönetmenin afişe çıkartmayı tercih ettiği havuz başı sahnesi olduğuna kanaat getirdim. Sonuçta ben filmi sevdim. ****
13.06.2011
Kritik: Somewhere
Başrolde Stephen Dorff alabildiğine soğuk ama şaşırtıcı biçimde izleyiciye yakın gelen bir oyunculuk sergiliyor. Kızı rolündeki Elle Fanning ise ileride adını çok sık duyacağımız oyunculardan biri. Genç yaşına rağmen birçok filmde rol aldı bile ve olağanüstü yetenekli Dakota Fanning'in de kız kardeşi. Genetik sağlam yani. Senaryo ise Sofia Coppola'ya ait. Daha önceki filmlerinde de senaryoları kendisi yazan Sofia bu kez filmi alabildiğine hikayeden arındırmış ve öncekilerden çok daha izlenimci bir iş çıkarmış ortaya. Senaryoda hikayeyi kutsallık derecesinde önemseyenlere her gün televizyonlarda izlediğimiz üç kuruşluk reality show'larda bile tonla hikaye kullanıldığını hatırlatmak isterim. Bence artık karakterlerin çok temel bir çelişkiyle boğuştuğu ve neredeyse varoluşsal bir maceraya giriştiği filmler çok daha heyecan verici. Bakınız Winter's Bone, bakınız Monsters, bakınız Bir Zamanlar Anadolu'da, vs. O yüzden Sofia Coppola'nın yalınlaştırılmış Hollywood fantezisi beni hiç rahatsız etmedi. Masaj sahnesinde, ya da basın toplantısı, ödül gecesi gibi sahnelerde bir hayli eğlendim; Chateau Marmont'daki karanlık sahnelerde Johnny'nin yalnızlığının kasvetini ve Ferrari'sine her bindiğinde depreşen paranoyasının sıkıntısını hissettim. Filmin dönüm noktasının ise ( çok belli belirsiz bir dönüm noktası ama ) yönetmenin afişe çıkartmayı tercih ettiği havuz başı sahnesi olduğuna kanaat getirdim. Sonuçta ben filmi sevdim. ****
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder