16.05.2015

Kritik: Mad Max: Fury Road



Mad Max: Fury Road'un hemen başında 20 - 30 saniye süren durağan bir sahne var. Bu sahne sırasında yerinize oturdunuz oturdunuz, yoksa bir daha başınızı perdeden çevirmeye bile vaktiniz olmayacak, inanın. George Miller'ın son Mad Max filminden 30 yıl sonra önümüze getirdiği film o denli hızlı ve nefes nefese.


Aslına bakarsanız Miller neredeyse 15 yıldır yeni bir Mad Max filmi için uğraşıyor ama kelimenin tam anlamıyla şansı yaver gitmiyordu. İlk salvo 11 Eylül saldırılarıyla geldi. Bir anda ABD doları Avustralya doları karşısında o kadar değer kaybetti ki, bütçe inanılmaz şekilde şişti ve iş yattı. O zamanlar hala mel Gibson vardı sahnede. Sonra 2009'da neredeyse motor deniyordu ki ( bu kez Tom Hardy çıkmıştı sahneye ) 15 yıldır olmayan şey oldu ve çekimlerin yapılacağı Avustralya çölüne yağmur yağdı. Öyle bir yağdı ki hem de, 2 yıl kurumadı bölge. Proje bir kez daha rafa kalktı tabii. Ve nihayet 2015'te, hem de birbirinden iddialı aksiyon filmlerinin olduğu bir sezonda, son yıllarda izlediğimiz en dört başı mamur aksiyon filmi olarak perdeye düşmüş oldu Mad Max: Fury Road.


Postapocalyptic ( Kıyamet-ertesi ) bir dünyada, su, taze sebze meyve ve bilumum gıdanın altın değerinde olduğu bir zamanda ( ki aslında yakın gelecekte bir ortaçağ karanlığı sunuyor bize ), "kavimler" arası ilişkilerin belirli çıkarlar ve ticari ilişkiler üzerine kurulduğu bir gelecek tasviri var filmde. King Immortan ( Ölümsüz Joe ) hükümdarlığı altında nadiren onlara bahşedilen suya hasret binlerce insan sefalet içinde yaşarken, War Boys tarafından yakalanan ve kan grubunun uygunluğu yüzünden Evrensel Kan Verici olarak yaftalanan Max belirsiz bir geçmişte yitirdiği karısı ve kızının hayaliyle çöllerde avare avare dolaşan bir sürücüden başkası değildir aslında. Tutsaklığı Imperator Furiosa'nın ( Charlize Theron ) isyanıyla bir anda sona erecek ve Max bir kan torbası olarak savaşçı çocuklardan birinin, Nux'un ( Nicholas Hoult ) otomobilinin önünde asılı bir halde, bir av partisinde aksesuar haline dönüşecektir.


Filmi yaklaşık 2 saat süren bir takip sahnesi olarak nitelemek yanlış olmaz. Bu argüman filmin sıkıcılığa mahkum olabileceği endişesini de taşıyor beraberinde, kabul, ama izleyince göreceksiniz ki, hiç de öyle değil. Miller son derece ustalıklı bir rejiyle ve minimal düzeyde CG ile çektiği filmde hemen hiç bir fazlallığa yer vermemiş ve derdini de mükemmelen anlatmayı becermiş. Bu anlamda film tam bir kurgu harikası. Hemen her kare üzerinde çok kapsamlı bir ön çalışma yapıldığı ve hiçbir şeyin şansa bırakılmadığı açık. Aksiyonun doruğa çıktığı sahnelerde izleyici olan bitenin içinde kaybolmak yerine kendini her şeyin tam ortasında hissediyor. Arkasında dev bir ses duvarıyla ilerleyen ve savaşçılara gaz veren gitarist ise biraz daha fazla karede kalsa izleyiciye head bang yaptırmaya başlayacak, o kadar iyi. Bunların ötesinde filmin görsel tasarımı, çölden ilham alan renk skalası, gelecek vizyonunu muhteşem şekilde öne çıkaran kostümleri ve elbette bakmaya doyamacağınız güzellikteki makina ( otomobiller, tırlar, motorsikletler vs ) tasarımları da takdire değer.


Mad Max: Fury Road aslında köleliğe başkaldıran Furiosa ve kadınların hikayesi. Topu topu 20 - 30 kelime konuşan ve nereden gelip nereye gittiği bilinmeyen Max bu macerada izleyici için bir çıpa görevi görüyor büyük ölçüde. Zaten son derece hızlı akan filmde karakterlerin hiç biriyle tam bir özdeşlik kuramıyor ama hemen hepsiyle belli noktalarda empati bağları oluşturuyorsunuz. Örneğin, ilk başta Nux'un saçma sapan şehadet arzusu aşırı gelirken, aşkla tanıştıktan sonra ölüm tehlikesiyle karşılaştığında yaşadığı duygusal çelişkiyi Miller çok güzel aktarıyor izleyiciye. Yanlış anlamanızı istemem bu arada, filmde bir çok süper kahraman hikayesinde bile karşımıza çıkan hamasi söylemlerden eser yok. Elbette Ölümsüz Joe bu tip söylemleri tebasına karşı kullanıyor ama bu palavraları izleyici yutmuyor asla ve bu vahşi dünyada yaşanan acımasız kavganın bir diktatörün devrilmesiyle bitmeyeceğini kavrıyor. Öte yandan filmin ana omurgasını oluşturan isyanda çok sağlam bir feminist damar da mevcut ve bu da Mad Max: Fury Road'un önümüze getirdiği gelecek tasviri açısından son derece önemli ve çarpıcı. John Lennon'ın yıllar önce söylediği gibi, "Kadın dünyanın zencisidir" ve her ne olacaksa ancak onlar başkaldırdığında olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder