14.03.2015

34. İstanbul Film Festivali'nde ne izlemeli - 1



Yine geldi festival zamanı. Bu yıl 34. kez düzenlenen İstanbul Film Festivali "Sinema Günleri" adıyla ana festivalin küçük bir bölümü olarak hayatımıza sızdığı günden beri takip ettiğim ve herhalde hiç bir yılını ıskalamadığım etkinliklerin başında gelir ( hatta belki de bu anlamda tektir ). Bu yıl da elimden geldiğince takip edecek ve mimlediğim filmleri görmeye çalışacağım. 200 civarında filmin hepsini görmek mümkün değil elbette, bir seçme yapmak şart. Kendimce yapacağım bu seçmenin sizin de işinize yarayacağını umar, en azından bir ışık tutmasını dilerim. Ne de olsa bir Yer Gösterici'yim, işini severek, şevkle yapan.

Dupieux'nün yeni filmi Realite yılın ilgi çekenlerinden

Her yıl olduğu gibi Yarışma Filmlerini ( yerli ve yabancı ) olduğu gibi listenize alın diyeceğim. Tümünü göremeyeceksiniz belki ama hangisini görseniz kardır kanımca. İlle de öneri isterseniz Quentin Dupieux imzalı Gerçeklik ( Realite ), Cedric Kahn imzalı Vahşi Yaşam ( Vie Sauvage ), Christian Petzold imzalı Yüzündeki Sır ( Phoenix ) ve Baldvin Zophoniasson'un çektiği Fanusta Yaşayanlar ( Life In A Fishbowl ) adlı filmler benim için bir adım öndeler diyebilirim.

Hisham Zaman bu kez Krala Mektup ile geliyor

Sinemada İnsan Hakları Yarışması'nda Danis Tanovic'in filmi Kaplanlar ( Tigers ), Before Snowfall adlı filmini çok sevdiğim Hisham Zaman'ın Krala Mektup ( Letter To The Kİng ) adlı filmi ve Cannes'da Eleştirmenler Haftası'nın ödülünü alan Boris Lojkine imzalı Umut ( Hope ) listeme ilk bakışta aldıklarım oldu.

Ufak Hakikatler'de Belmin Söylemez'in Bilge Olgaç'a adadığı kısa belgesel de var

Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması başlığı altındaki tüm filmleri banko geçiyor ve daha önce izleme fırsatı bulduğum Ufak Hakikatler adlı seçkiyi özellikle tavsiye ediyorum. Sinemamızın 100. yılı için sipariş edilen 5 kısa filmden oluşan bu seçki başka bir yerde karşınıza çıkmayabilir, kaçırmayın.

Paul Thomas Anderson'ın son filmi Inherent Vice festivalin popüler yapımlarından olacak gibi


Akbank Galaları malum olduğu üzre popüler ve muhtemelen ticari gösterime çıkacak yapımlardan oluşuyor. Burada öncelikle Paul Thomas Anderson'ın yeni filmi Gizli Kusur ( Inherent Vice ) benim için öne çıkan işlerden. Thomas Pynchon'ın aynı adlı nefis romanından uyarlanan film etkisi uzun süre gitmeyen ve insana sinemanın tüm keyiflerini yaşatan bir yapım. Primo!

Tanrılarla Konuşmalar 9 yönetmenin imzasını taşıyor

Çoğunlukla böylesi denemeler hayal kırıklığı yaratır ama 9 kısa filmden oluşan ve Guillermo Arriaga, Mira Nair, Bahman Ghobadi, Amos Gitai gibi yönetmenlerin katkıda bulunduğu Tanrılarla Konuşmalar ( Words With Gods ) yine de ilgi göstermemiz gereken bir toplama gibi duruyor. İnanç ve inançsızlık gibi konular üzerine bir zihin egzersizi olduğu söylenen seçki tam da şu yaşadığımız günlere dair önemli şeyler söyleyebilir ( umarım ).

A Most Violent Year Akbank Galaları'nda izleyiciyle buluşacak

Margin Call adlı filmiyle gönlümüzü kazanan J.C. Chandor bu yıl da A Most Violent Year ile alkışlayacağımız isimlerden biri olacak gibi. 80'li yılların başında rakiplerini ekarte etmeye çalışan bir işadamının şiddet sarmalından nasıl kurtulacağını bulmaya çalışırken daha da batağa saplandığını anlatan filmde Oscar Isaac yine sağlam bir oyunculuk sergiliyor. Filmin asıl insanı etkileyen yanıysa atmosferi ve görselliği bana sorarsanız.

Jafar Panahi'nin Berlin'de Altın Ayı alan filmi Taxi bu yılın gözdelerinden


Berlin'de her iki oyuncusuna da ödül getiren 45 Yıl ( 45 Years ), Noah Baumbach imzalı While We're Young, Tommy Lee Jones'un western türündeki yeni filmi Yolcu ( The Homesman ), yıl boyu bir çok ödül alan Onur ( The Pride ) ve elbette Altın Ayı ödüllü Taksi bu bölümde diğerlerinden biraz daha fazla dikkat çeken yapımlar bence.

Özlediğimiz yönetmen Denys Arcand nihayet yeni bir filmle festivalde

Ustalar bölümünde uzunca bir zamandır yeni bir filmini izlemediğimiz Kanadalı sinemacı Denys Arcand'ı görmek çok güzel bir sürpriz oldu elbette. Ustanın Güzellikler Ülkesi ( La Regne De La Beaute ) adlı son filmi kaçırılmayacaklar arasında benim için, umarım hayal kırıklığı olmaz.

Michael Winterbottom'ın filminde Daniel Bruhl ve Kate Beckinsale gibi isimler var 

Michael Winterbottom'ın yeni filmi Meleğin Yüzü ( The Face of An Angel ) merakla beklediğim bir diğer yapım. Winterbottom çoğunlukla insanın aklında ve yüreğinde iz bırakan filmler yapan önemli bir sinemacı ama arada bir benim için hedefi ıskaladığı da olmuştur ( örnekse Code 46 ya da Killer Inside Me ). Bu sefer öyle olmaz umarım.

Bruno Dumont'un son filmi Küçük Serseri festivalin dikkat çekenleri arasında

Bruno Dumont'un çokça ses getiren Küçük Serseri ( P'tit Quinquin ) adlı filmi de bu yılın dikkat çekenleri arasında. Aslen ARTE için çekilen bir TV dizisi olsa da sinema çevrelerinde büyük ilgi gören yapım ( Dumont ne de olsa ) kara komedinin eksik olmadığı bir suç filmi.

Peter Greenaway ustası Sergey Eisenstein'a dair bir filmle geliyor bu yıl

Bu yıl tek bir film görme hakkı verseler herhalde bu hakkımı Peter Greenaway'in Eisenstein Meksika'da ( Eisenstein In Guanajuato ) adlı filmi için kullanırım. Üstad her yıl çarpıcı bir tarihi kişilik hakkında şaşırtıcı bir filmle geliyor ve bu yıl kendisi için çok önemli olduğu şüphe götürmez bir yönetmen olan Sergei Eisenstein var sırada. Kaçırmak çok yanlış olur.

Konchalovsky eski günlerine döndü mü? Cevabını bu yıl öğreneceğiz

Son zamanlarda filmlerinin arası açılan Hal Hartley'in yeni filmi Ned Rifle, eski filmlerini çok özlediğimiz Andrey Konchalovsky'nin umutla beklediğimiz yeni filmi Postacının Beyaz Geceleri ( The Postman's White Nights ), İtalyan sinemasının yaşayan en önemli ustalarından Ermanno Olmi'nin yeni filmi Her Yer Yeniden Yeşerecek ( Torneranno I Prati ) izlemeyi umduğum diğer yapımlar arasında.

Şimdilik bu kadar diyelim, devamı yakında...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder