9.02.2015

!f başlıyor, peki ama ne izlemeli - 2



!f programından seçmelere devam ediyorum. Tabii eğer ilk bölümü kaçırdıysanız biraz aşağıya gidiverin ve oradaki tavsiyelere de bir göz atın.

Oyun




Oyun bölümü özellikle geçen yıllarda çok iyi filmlerin yer aldığı bir bölümdü. Bu yıl sayıca sanki biraz hafiflemiş ama içerikten yine emin olabilirsiniz. Bu bölümden tavsiye edeceğim filmlerin ilki Norveçli usta sinemacı Bent Hamer'den 1001 Gram olacak. Film Paris'te düzenlenen kilogram konferansına Norveç'in değişmez kilogramını götüren ve bilimsel kesinliğe takık bir bilimkadının başından geçenleri anlatıyor. Belli aralıklarla Paris'te bulunan mutlak kilogramla karşılaştırılan ulusal kilogramlar özellikle bu ağırlık sistemini kullanan ülkeler için bir hayli önemli zira tüm ölçümler buna göre yapılıyor. Ama tabii ki Bent Hamer kendine özgü tuhaf mizah anlayışıyla yine varoluşu sorguladığı ilginç bir filme imza atmış gibi duruyor, bizi asıl ilgilendiren de o.



Yeni Zelandalı Taika Waikiki'yi bir zamanlar TV'nin en cool komedilerinden biri olan Flight of the Conchords'dan tanıyoruz aslında. Diziye yazar ve yönetmen olarak katkıda bulunan ve başroldeki Jemaine Clement ile The Humorbeasts adlı bir komedi ikilisi kuran Waikiki festivale Toronto'da İzleyici Ödülü alan son filmi What We Do In The Shadows ( Aylak Vampirler ) ile katılıyor. Eğer Flight of the Conchords kafasında bir filmse çok eğleneceğimiz garanti.



Dark Star: HR Gigers Welt ( Karanlık Yıldız: HR Giger'in Dünyası ) dünyanın en tuhaf sanatçılarından birine dair ilginç bir belgesel. En azından öyle görünüyor. HR Giger, bilenler bilir, tüm zamanların en sağlam bilimkurgu/gerilim filmlerinden Alien'deki yaratık ve set tasarımlarını yapan kişi ve sinemaya olan etkisi belki kendi sanat alanına ( resim, heykel vs ) olan etkisinden daha bile fazla. Geçtiğimiz yıl hayata veda eden Giger'in tasarımları kabuslarda karşımıza çıkacak ama kesinlikle uyanmak istemeyeceğimiz ve bakmaya doyamayacağımız imgelere benziyor. Yılın en merak ettiğim belgesellerinden biri kesinlikle.



Neil Gaiman ile ortaklıklarıyla adını duyuran ve aslen illüstratör, fotoğrafçı ve çizgi roman sanatçısı olarak isim yapan David McKean'in son filmi Luna fantaziyle dramayı güçlü bir şekilde harmanlayan bir iş. Filmin çekimleri 2007'de bitse de içinde bolca canlandırma da olduğu için post prodüksiyonu bir hayli uzun sürmüş ve nihayet 2014'de izleyiciyle buluşmuş. Görmekte yarar var.



İskandinav sinemasından çıkan korku filmleri son yıllarda pek hayal kırıklığına uğratmadı bizi. Danimarkalı sinemacı Jonas Alexander Arnby'nin filmi Hayvan Düşü de yine izleyiciyi allak bullak edecek bir işde benziyor. Bir balıkçı kasabasında geçen ve bir kurt kadına dönüşen Marie'nin hikayesi yılın en hoş sürprizlerinden biri olabilir. Korku sinemasına ilgi duyuyorsanız ve sizin de yaşadığınız toplumla bir derdiniz varsa ( ki hangimizin yok ki ) Hayvan Düşü sizi çağırıyor diyebilirim.


Aşk ve Başka Bi' Dünya




Meydanlar ne kadar önemli yer tutmaya başladı değil mi hayatlarımızda? Geçen yıl izlediğimiz Al-Midan gibi bu yılın en çarpıcı belgesellerinden biri olan Maidan da toplumsal bir ayaklanmanın dönüm noktalarını gözler önüne seriyor. Bu kez Ukrayna'da 2013 Kasım'ında başlayan devrimin hikayesiyle karşı karşıyayız. Kameranın arkasında da usta bir isim, Sergey Loznitsa var. Kaçırmayın derim.



Günümüzün Gazap Üzümleri diyorlar The Overnighters ( Gececiler ) için. Jesse MOss'un çok büyük övgüler alan ve Sundance'ten ödülle belgeseli Kuzey Dakota'daki küçük bir kasaba olan Willison'a büyük hayallerle taşınan ama ciddi bir yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan insanların hikayesini anlatıyor. Petrol işinde çalışıp büyük paralar kazanacağını hayal eden ama kalacak bir ev bulmakta bile zorlanan insanların hikayesi eleştirmenlere göre yılın en iyi belgesellerinden biri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder